Dücane Cündioğlu’na Cevap: Dücane Cündioğlu'nun “Kur’an’ın metni büyük ölçüde antropomorfiktir. Yani Tanrı’yı insan gibi duyular üzerinden, imgelem üzerinden anlatır." ifadeleri ile iddiaları ve "Evrenin 6 Günde Yaratılması" meselesinde uzun bir cevap

 







Dücane Cündioğlu’na Cevap:

 

Dücane Cündioğlu'nun “Kur’an’ın metni büyük ölçüde antropomorfiktir. Yani Tanrı’yı insan gibi duyular üzerinden, imgelem üzerinden anlatır." ifadeleri ile iddiaları ve "Evrenin 6 Günde Yaratılması" meselesinde uzun bir cevap

 

Kur'ân-ı Kerîm Hz. Cebrail (A.S) aracılığıyla Hz. Peygamber (S.A.V)'e İnsanlara/İnsanlığa tebliğ edilmesi için nâzil olmuştur. Dolayısıyla, İnsanların diliyle insanların anlayışına, kavrayışına, idrakine hitap eder. Kur'an-ı Kerim'in Hz. Resul-i Ekrem (S.A.V)'in ana lisanı olan Arapça olarak nâzil olması da bundandır.

 

اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ قُرْءٰنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

 

Muhakkak ki, biz onu, akl edesiniz, (manâsına) akıl erdiresiniz diye, Arabca bir Kur'an olarak indirdik. (Yusuf Suresi: 2)

 

وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّهُمْ يَقُولُونَ اِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌۜ لِسَانُ الَّذ۪ي يُلْحِدُونَ اِلَيْهِ اَعْجَمِيٌّ وَهٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُب۪ينٌ

 

Şübhesiz biliyoruz ki, onlar: “(Kur'ân'ı) ona ancak bir insan öğretiyor” diyorlar.(Hâlbuki o) nisbet ettikleri kimsenin lisânı A’cemi/yabancıdır; bu ise, apaçık/âşikâr Arabca bir lisandır.(Nahl Suresi, 103)

 

وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْاٰنًا اَعْجَمِيًّا لَقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ اٰيَاتُهُۜ ءَاَۭۘعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّۜ قُلْ هُوَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هُدًى وَشِفَٓاءٌۜ وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًىۜ اُو۬لٰٓئِكَ يُنَادَوْنَ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ۟

 

Ve şâyet (biz) onu A’cemi/yabancı (dilde) bir Kur'ân yapsaydık, elbette: “Âyetleri(anlayacağımız bir dil ile) açıklanmalı değil miydi? Arab olana A’cemi/yabancı (dilde kitap) olur mu?” diyeceklerdi. De ki: “O, îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır!” Îmân etmeyenlere gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'ân), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlar (sanki) uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar). (Fussilet Suresi: 44)

 

Arapça'da  الدرك  kökünden gelen ادراك (ادراك ادراكاً الشيئ       Ardından yetişmek,  Bir Şeyin Vakti gelmek, ermek, Kemal derecesini bulmak, ulaşmak/yetişmek, telafi etmek, Anlamak, Kavramak, Kavrayıp bilmek, nihayet-i ka'rına inmek, luhûk etmek, anlayış, akıl erdirme, feraset anlamlarına gelmektedir.

 

Nitekim, Kur'an-ı Kerimde de bir çok ayette bu surette yer almaktadır

 

آيات ورد فيها "أدراك"

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ ﴿٣ الحاقة﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ ﴿٢٧ المدثر﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ ﴿١٤ المرسلات﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٧ الإنفطار﴾

ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٨ الإنفطار﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ ﴿٨ المطففين﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ ﴿١٩ المطففين﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ ﴿٢ الطارق﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ ﴿١٢ البلد﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ ﴿٢ القدر﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ ﴿٣ القارعة﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ ﴿١٠ القارعة﴾

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ ﴿٥ الهمزة﴾

قُل لَّوْ شَاءَ اللَّهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلَا أَدْرَاكُم بِهِ ۖ فَقَدْ لَبِثْتُ فِيكُمْ عُمُرًا مِّن قَبْلِهِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿١٦ يونس﴾

يَسْأَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ ۖ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللَّهِ ۚ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرِيبًا ﴿٦٣ الأحزاب﴾

اللَّهُ الَّذِي أَنزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ ۗ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَرِيبٌ ﴿١٧ الشورى﴾

وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ ﴿٣ عبس﴾

 

لَّا تُدْرِكُهُ الْأَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الْأَبْصَارَ ۖ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ ( ١٠٣ الأنعام)

 

İnsan idrakine/kavrayışına tebliği hedef alındığından Beşeri dil kullanılmış, ancak bu insana özgü niteliklerin insan dışı varlıklara atfedilmesi şeklinde değil lisanın tebliğin aracı olmasındandır. Nitekim, Halik-i Zülcelâlin Sıfatlarında mahlukata benzememesi/tenzih akidesi esas olup,

 

 

فَاطِرُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا وَمِنَ الْاَنْعَامِ اَزْوَاجًاۚ يَذْرَؤُ۬كُمْ ف۪يهِۜ لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ

 

 

(O,) gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendi cinsinizden eşler, sağmal hayvanlardan da (kendilerine) eşler kılmıştır. Sizi bu sûretle çoğaltıyor. O'nun misli/benzeri gibi hiçbir şey yoktur. Ve O, Semî' (herşeyi işiten)dir, Basîr (hakkıyla gören)dir. (Şura:11)

 

Âyet-i Kerimesi bunun esas umdesini teşkil eder.

 

Kur’an-ı Kerim’in Hz. Peygamber (S.A.V) ve kavm u kabilesinin lisanı olan Arapça olarak nazil olması Kur’an-ı Kerimin insan kelâmı olduğunu göstermez. Kelâm-ı Kadim/Kelâmullah olmasına zıtlık teşkil etmez. Zira, Kur’an insanlara Hz. Resul-i Ekrem (S.A.V)’in Risâleti aracılığıyla İlahi bir mesaj olarak tebliğ edilmek üzere nâzil olmuştur.

“De ki: “O, îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır!”

 

Yer ve Göklerin 6 Günde yaratılması/Halk edilmesi meselesine gelince

 

السؤال:

 

إن ربكم الله الذي خلق السماوات والأرض في ستة أيام ثم استوى على العرش ... ) الأعراف / ٥٤ . إن من المعروف أن تعريف "اليوم" هو استكمال دوران الكرة الأرضية حول الشمس ، وينتج عن ذلك تعاقب الليل والنهار . بشكل آخر : من أول ما تطلع الشمس وتغيب وتعود مرة أخرى ، يكون انقضى يوم واحد . ففي الآية السابقة  ٦ أيام ، هي مقياس لأي شي ؟ إن لم يكن هناك أرض و شمس ؟

 

الجواب:

 

الحمد لله والصلاة والسلام على رسول الله، وبعد

 

قول الله تعالى : ( إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ ) الأعراف/ ٥٤ ، وقوله عز وجل : ( وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ ) ق/ ٣٨ ، لا يلزم منه أن يكون تقدير اليوم بحركة الأفلاك ، أو الشمس والقمر ونحو ذلك ؛ فإن هذا إنما هو تقدير أيام الدنيا على ما يتعارفه الناس ؛ وأما قبل أن يخلق الله الشمس والقمر ، فلا يلزم ألا يكون هناك مقياس آخر لتقدير الزمان ، ومعرفة الأيام وقدرها ؛ بل إننا نعلم الآن ما يعرف بالسنة الضوئية ، وهي مخلتفة اختلافا تاما عن السنة التي يعرفها الناس ؛ ولا يحكم أحد على من يتكلم بذلك بالخطأ ، أو يقول له : إن سنتك غير صحيحة ، ولا معروفة.

قال ابن الجوزي رحمه الله:

" معنى قوله ( في ستة أيام ) أي في مقدار ذلك ؛ لأن اليوم يعرف بطلوع الشمس وغروبها ، ولم تكن الشمس حينئذ ... " انتهى من "زاد المسير" . (٢١١\٣)

 

 

Suâl

 

إن ربكم الله الذي خلق السماوات والأرض في ستة أيام ثم استوى على العرش ... ) الأعراف / ٥٤

 

Muhakkak ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden, geceyi kendisini sür'atle taleb (ve ta'kib) eden gündüze örten Allah'dır. Hem güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirilmiş olarak (yaratan da O'dur)! Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de O'na mahsustur! Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir! (A’raf:54)

Âyet-i Kerimesi dikkate alındığında bilne şu ki, “Gün” tarifi Küre-i Arz’ın Güneş etrafında (bir kez) dönüşünü tamamlaması şeklindedir. Bundan da gece ve gündüzğün birbirini takip etmesi neticesi hasıl olur. Başka bir anlatımla, Güneşin doğuşunun başlangıcından batmasına/gaybubet etmesine ve tekrar dönüp dğmasına kadar bir gün tamamlanır. Yukarıdaki Âyet-i Kerîme’de “ 6 Günde” geçmektedir. Bu neyin mikyası (Hangi zaman ölçüsü) olarak belirtilmiş? Üstelik henüz Arz (Yerküre) ve Güneş yokken?

 

Cevap

 

 

اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَث۪يثًاۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِاَمْرِه۪ۜ اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ

 

Muhakkak ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden, geceyi kendisini sür'atle taleb (ve ta'kib) eden gündüze örten Allah'dır. Hem güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirilmiş olarak (yaratan da O'dur)! Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de O'na mahsustur! Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir! (A’râf:54)

 

Ve

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ

 

And olsun ki, gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı. (Kâf: 38)

(Bu altı günün) bugün güneş , ay vb. gök cisimlerinin feleklerde/yörüngelerinde hareketi ile takdir/tayin edilen gün/günler olması icab etmez.  Çünkü bununla insanlara tarif olunan Dünya günlerinin takdir ve ölçüsü ima olunur. Ancak, Allah’ın güneş ve Ay’ı yaratmasından/Halk eylemesinden önce Zamanın, günlerin bilinmesi tayini/takdiri/belirlenmesi için başka bir ölçü lazım olmaz. Biz bugün ışık hızı/yılı ile olan zaman tanımını da biliyoruz. Bu insanların bildiği seneden tamamen farklı bir zaman ölçüsüdür. Kimse bunun üzerine konuşan bir kimseye hatalı hükmü veremez. Veya “senin senen (ışık yılı zaman birimi) bilinmez ve doğru değil” diyemez.

 

Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzi Zâdu’l-Mesîr adlı eserinde: “ Kur’an’daki  في ستة أيام  Altı günde ifadesi, yani bu zaman biriminde. Zira, (Dünyevi) gün Güneşin doğuşu ve batışı ile tarif edilir/bilinir. O dönemde (6 Zamanlı Yaratılışta) henüz Güneş oluşmamıştı/yaratılmamıştı.

 






Kur’an-ı Kerim’de 19 Yerde yer alan اليوم الآخر  Ahiret Günü ifadesi de, Dünyada Güneşin Doğuşu ile Batışına/gurûb ve gaybubetine dayalı güne değil bir zamana, devre, evreye işaret etmektedir.

 

Gün anlamındaki    يوم  Yevm’in çoğulu olan Eyyâm  أيام  Arapça şiir ve diğer metinlerde, zaman ve devir manasına çokça kullanılmıştır. Ferezdak, Ebu’l-Atâhiye, Ebu Nüvas gibi meşhur Arap şairleri birçok beyitlerinde zaman, devir manasına kullanmışlardır. Dünyanın Güneşin etrafında bir kez dönmesinin neticesi olarak hasl olan bir günlük zaman manasında değil.


هِيَ الأَيّامُ وَالعِبَرُ

وَأَمرُ اللَهِ يُنتَظَرُ

أَتَيأَسُ أَن تَرى فَرَجاً

فَأَينَ اللَهُ وَالقَدَرُ


خَيرُ أَيّامِ الفَتى يَومَ نَفَع

وَاصطِناعُ الخَيرِ أَبقى ما صَنَع

وَنَظيرُ المَرءِ في مَعروفِهِ

شافِعٌ مَتَّ إِلَيهِ فَشَفَع


ابوالعتاهية




Mesela zamanında/devrinde anlamında Hulefa-ı Râşidin Eyyâmında, Abbasi Hulefası Eyyamında, Gaznelilerin Eyyâmında/Zamanında,Filanın Saltanatı/Devleti Eyyâmında, Memlüklüler Eyyamında, Selahaddin’in Saltanatı/Devleti Eyyâmında gibi ifadeler çokça kullanılmıştır. Nitekim, في أيام دولة  Fi Eyyâmi Devleti ifadesi çeşitli devir ve hanedanlara ait Arapça bina/inşâ kitabelerde sıkça rastlanmaktadır

 

Trabzon İçkale'de, İçkale/Şirin Hatun Camii'nin 875/1470-71 Tarihli Arapça İnşâ Kitâbesi ve Tercümesi

 


 


وقفت في أيّام امارة السلطان ابن السلطان ابن السلطان

السلطان عبدالله بن السلطان بايزيد خان هذا امه

تاج الخواتين شيرين خاتون في عام ٨٧٥

 

Sultan bin Sultan, Es-Sultan Abdullah bin Sultan Bayezid Hân'ın emirliği zamanında bunu annesi, hatunların tâcı Şirin Hatun  875 yılında vakf etmiştir.

 

 

Kudüs'te  Mescid-i Aksa’nın Giriş/Medhal Kapıları üzerinde Memlüklü Bahri Hükümdarı Muhammed bin Kalavun’un oğlu Seyfeddin’e (Seyfeddin Şaban) ait Recep 746/Ekim-Kasım 1345 Tarihli Arapça tâmir/tecdid kitâbesi ve tercümesi: Kitabe Okuma ve Tercüme: Müfid Yüksel






بسم الله الرحمن الرحيم  جدّد هذا الجامع

المبارك  المستجد و الأبواب المستجدة

في أيّام مولانا السلطان العالم العامل

الملك الكامل سيف الدنيا و الدين سلطان الإسلام

و المسلمين بن مولانا السلطان الشهيد الملك

الناصر محمّد بن قلاون و الصالح تغمّده الله تعالی

بالرحمة بنظر العبد الفقير الی الله تعالی

آيبك المصري ناظر الحرمين الشريفين

بتاريخ شهر رجب الفرد سنة ست و اربعين و سبعمائة

 

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla,

 

Bu yenilenmiş mübarek Cami ve kapılar efendimiz âlim ve ilmiyle âmil Sultan, Kâmil Melik Seyfuddunya ve ‘d-Din, İslâm ve Müslümanların Sultanı bin Mevlana Şehid Sultan Melik En-Nâsır Muhammed bin Kalavun Es-Sâlih – Allah onu Rahmete büründürsün- zamanında/ (Saltanatı) devrinde Allahu Taâla’nın (Rahmetine) Muhtaç kul, Haremeyn-i Şerifeyn nâzırı Aybek El-Mısrî’nin nezaretinde yedi yüz kırk altı senesi Recep ayı tarihinde yenilenmiştir/tecdid edilmiştir.

 

Kudüs'te  Mescid-i Aksa’nın Giriş/Medhal Kapıları  Üzerinde Eyyubî-Kürt Hükümdarı Merhum Şerefuddin İsa bin Melik  Adil Seyfeddin Ebibekr  Bin Eyyub Bin Şâzî’ye Ait 614/1217-1218 Tarihli Giriş Kapıları Arapça  inşâ Kitâbesi. Kitâbe Okuma ve Tercüme: Müfid Yüksel

 




بسم الله الرحمن الرحيم  قد انشئت هذه

ابواب لاروِقة  في ايام دولة سيّدنا

مولانا السلطان الملك المعظم شرف الدنيا

والدين ابي العزائم عيسی ابن الملك العادل

سيف الدنيا و الدين سلطان الاسلام  وا

لمسلمين ابي بكر ابن ايوب ابن شاذي خليل امير

المؤمنين خلّد الله ملكهما و ذلك في سنة  اربع

عشر و ستمأ ئة  للهجرة النبويّة و صلّی الله علی محمّد و آله

 

 

Tercümesi

 

Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla,

Bu giriş/medhal kapıları, Efendimiz, Es-Sultan, büyük hükümdar, Müslümanların ve İslâm’ın sultanı, Mü’minlerin Emirinin dostu- Allah her ikisinin mülkünü kalıcı kılsın- Şerefu’d-Dünya Ve’d-Dîn, Ebu’l-Azâim İsa İbn El-Melik Âdil Seyfu’d-Dunya Ve’d-Dîn Ebubekir İbn Eyyub İbn Şâzî’nin devleti Eyyâmında/zamanında inşâ edilmiştir. Bu inşâ,  Hicret-i Nebeviyyenin- Ve Sallallahu Ala Muhammedin Ve Âlihi (Allah’ın Salat u Selâmı Hz. Muhammed’in ve Âlinin üzerine olsun) altı yüz on dördüncü senesinde vâkî olmuştur.

 


Kudüs’te Mescid-i Aksa/Kubbetu’s-Sahra’nın Avlusunuda Selahaddin-I Eyyubinin Kudüs Surları Çevresinde İnşa Ettirdiği Hendeğin 587/1191-92 Tarihli Arapça İnşa Kitâbesi




 

بسم الله الرحمن الرحيم و صلواته علی محمّدٍ النبيّ و آله

امر بعمارته و حفرالخندق مولانا الملك المعظم صلاح

الدنيا والدين سلطان الاسلام و المسلمين خادم الحرمين

الشريفين و هذا البيت المقدّس ابو المظقّر يوسف بن ايوب محي دولة امير المؤمنين

ادام الله ايّامه و نصر اعلامه فی ايام الامير الاسفهسلار الكبير

سيف الدين علی بن احمد أعزّه الله في سنة سبع و ثمانين خمسماية للهجرة النبوية

 

 

Tercümesi, Turkish Translation

 

Rahman Ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla,

 

Onun salavatı Muhammedu’n-Nebî’nin Ve onun âlinin üzerine olsun. Bunun yapılmasını ve hendeğin kazılmasını, yüce melik efendimiz Salahu’d-Dünya Ve’d-Dîn, İslâm ve Müslümanların sultanı, Haremeyn-i Şerîfeyn’in ve bu Beyt-i Mukaddes’in hâdimi Ebu’l-Muzaffer Emîru’l-Mü’minîn’in devletini ihyâ eden Yusuf bin Eyyûb- Allah zamanını/günlerini devam ettirsin- Emir Sipehsalar-ı Kebir (Büyük Ordu Kumandanı. M.Y) Seyfeddin Ali bin Ahmed- Allah onu aziz/güçlü kılsın-zamanında emretmiştir. Hicret-i Nebeviyyenin 587’nci senesinde

 

İran, İsfahan-Cum’a Camiinde Timurlu Hükümdarlarından, Timur’un Oğlu Sultan Şahruh’un Torunu, Mirza Baysungur’un Oğlu İsfahan Hakimi Sultan Giyasuddin Muhammed’e Ait Şevvâl 851/Aralık-Ocak 1447-48 Tarihli Kışlık Mescid Arapça İnşâ/Binâ Kitâbesi Ve Tercümesi. Kitâbe Okuma ve Tercüme: Müfid Yüksel

 




امر ببناء هذه العمارة الموسعة لبيت شتاء هذا الجامع الشريف في ايّام دولة السلطان الأعظم اعدل سلاطين العالم غياث الحقّ والدين محمّد بهادر خلّدالله ملكه و سلطانه اقلّ عبيده عماد بن مظفروفّقه و رزنه الله لمراضيه و جعل مستقلة خير امرماضيه في شوال سنة احدی و خمسين و ثمانمئة كتبه نقاش سيّد محمود

 

 

Tercümesi:

 

Bu Câmi-i Şerifin Kışlık bölümü/evi olarak bu geniş – büyük binanın yapılmasını, Yüce Sultan, âlemin sultanlarının en âdili Gıyasu’l-Hakk Ve’d-Din Muhammed Bahadır'ın - Allah mülkünü ve saltanatını kalıcı kılsın-  devleti eyyâmında/zamanında/devrinde en zayıf/fakir kölesi İmâd bin Muzaffer- Allah onun muvaffak eylesin. Hoşnutluk/Razılıkta Allah onu en yüce mertebede kılsın ve bu geçen hayırlı emrini/işini hayırda zirveye yüceltsin- Şevval, Sekiz Yüz Elli Bir senesinde emretmiştir. Bunu Nakkaş Seyyid  Mahmud yazdı.

 

 

Mescid-i Aksa'nın Ana Giriş Kapısı Üzerinde Memlüklü-Çerkes Hükümdarı Sultan Eşref Kayıtbay'ın 15 Muharrem 879/1 Haziran 1474 Tarihli Tecdid/Tâmir Kitâbesi Ve Tercümesi. Kitâbe Okuma ve Tercüme: Müfid Yüksel





بسم الله الرحمن الرحيم جدّدت هذه الشراريف و الأطهر اللطيف
في ايّام مولانا السلطان المالك الملك الأشرف ابو النصر قايتباي ايّده
الله بنصره بنظر العبد الفقير الی الله تعالي محمّد ناظر الحرمين الشريفين
غفرالله له بتاريخ خامس عشر شهر الله المحرّم الحرام تسع و سبعين و ثمان مأئة




Tercümesi:

Rahman ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla,


Bu yüce, tertemiz, latif mekanlar ,Efendimiz Sultan Malik/Melik El-Eşref Ebu’n-Nasr Kayıtbay- Allah Nasrı/Yardımı ile onu kuvvetlendirsin- eyyâmında/zamanında/devrinde, Allahu Taâla'nın (Rahmetine) Muhtac kul, (Sultanın) Haremeyn-i Şerifeyn Nâzırı Muhammed- Allah O’nu mağfiret buyursun/bağışlasın- nezaretinde Sekizyüz yetmiş dokuz Muharremu’l-Harâm ayının onbeşi tarihinde tecdid edilmiştir/yenilenmiştir.

 

 

Eski Malatya’da Ak Minare (Yunus Oğlu Zaîm Himmet Beğ) Cami-i Şerîfinin 980/1572-73 Tarihli Arapça İnşâ Kitâbesi Ve Türkçe-İngilizce Tercümeleri. Kitâbe Okuma ve Türkçe-İngilizce Tercüme: Müfid Yüksel

 

The Inscription Of The Construction Of  The Mosque, Ak Minare  (The Mosque Of White Minaret) Dated To  980/1572-73 In The Old City Of Malatia

 

نقش عمارة مسجد المئذنة البيضاء و المحفل المؤرّخ بتاريخ سنة ثمانين وَ تسعمائة في المدينة القديمة بمحافظة ملاطية





امر بعمارة هذا الجامع الشّريف والمحفل المنيف في ايّام دولة السلطان

المؤيّد بعناية الملكِ العليم السلطان سليم بن السلطان سليمان العَبدُ

الرّاجي عفوَ ربّه الكريم هِمّت بيك بن يونس الزّعيم في تارِيخ سنة ثمانين وَ تسعمائة

 

 

 

Türkçe Tercümesi

 

Bu câm-i şerîfin ve bu yüce/yüksek mahfilin imârını/inşâsını, El-Melik ve El-Alîm olan Allah’ın inâyet ve yardımına mazhar olmuş olan Sultan Selim bin Sultan Süleyman’ın devleti eyyâmında/zamanında/devrinde, Kerîm olan/Kerem sahibi Rabbinin afvını Râcî/ümid eden, kul (abd-i râcî), Zâîm (zeâmet sahibi)/A’yândan Yunus oğlu Himmet Beğ, dokuz yüz seksen senesi tarihinde,  emretmiştir.

 

English Translation:

 

The chieftain Himmet Begh bin Yunis, The worshipper/servant of God who asks the forgiveness of his Gracious Lord,  ordered the building of  this sacred mosque and exalted private gallery, during the era of sovereignity of Sultan Selim bin Sultan Suleiman, who was supported by the The Sovereign Lord’s and The Omniscient God’s vouchsafing protection, in the date and year of 980 A.H. Anno Hegirae (1572-73 A.D, Anno Domini)

 

 

Makedonya-Üsküp İsa Bey Cami-i Şerifi Ve 880/1475-76 Tarihli Arapça İnşâ Kitâbesi Ve Tercümesi

 




امر ببناء هذه العمارة الشريفة المباركة المرحوم المغفور الغازی عيسی بگ بن المرحوم المغفور المجاهد الحاجّ اسحاق بگ في ايّام السلطان بن السلطان محمّد خان بن السلطان مراد خان بن السلطان محمّد خان خلّد الله تعالی سلطنته ابتغاءً لمرضاته في تاريخ ثمانين و ثمانمأية

 

 

Tercümesi:

 

Bu şerefli, mübarek binanın yapılmasını, Merhum, Mağfur Mücahid İshak Beğ oğlu Merhum Mağfur İsa Beğ, Sultan bin Sultan Muhammed Han bin Sultan Murad Han bin Sultan Muhammed Han- Allah Saltanatını kalıcı kılsın- eyyamında/zamanında, Allahu Taâla’nın Rızasını kazanma talebiyle sekiz yüz seksen tarihinde emretmiştir.

 

Eski Malatya’da Ulu Câmi-i Şerifi Kitâbeleri-1

 


 


1 Rebiülevvel 645/6 Temmuz 1247 Tarihli bilinen en eski tarihli kitâbesi:   Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. İzzeddin Keykâvus’un Saltanatı Devrinde Ümerâsından Şihabuddin bin İlyas bin Şihâb bin Ebibekr tarafında yaptırılan kapı kitâbesi Ve Türkçe İngilizce Tercümeleri 


The Oldest Known Inscription Of The Grand Mosque Of The Old City Of Malatia Dated To First Day Of Rabiu’l-Awwal 645/6 July 1247

النقش الاقدم في المسجد الكبير في المدينة القديمة لعمارة بوّابة المسجد بمحافظة ملاطيه المؤرّخ  بتاريخ  غرّة ربيع الاوّل سنة خمس و اربعين و ستماية

 


انّما يعمر مساجدالله من آمن بالله واليوم الآخر و اقامَ الصلاةَ و آتی الزكاة و لم يخش الّا الله فعسی اولئك ان يكونوا من المهتدين
امر بعمارة هذا الباب المبارك في ايّام دولة السلطان الاعظم عزّ الدنيا و الدين ابی الفتح كيكاوس بن كيخسرو و برهان اميرالمؤمنين خلّدالله ملكه 
العبد الضعيف المحتاج الی رحمة ربّه شهاب الدين بن الياس بن شهاب بن ابی بكر احسن الله توفيقه
في غرّة ربيع الاوّل سنة خمس و اربعين و ستماية
الملك لله الواحد القهار
عمل استاذ خسرو... 

 

Tercümesi:

Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. Kur'an-ı Kerîm, Tevbe Sûresi, 18﴿

Bu mübârek kapının imârını/yapılmasını, yüce Sultan, Mü’minlerin Emirinin (Halifenin)  burhanı/delili, İzzu’Dünya Ve’d-Dîn (İzzeddin) Ebu’l-Feth Keykâvus bin Keyhusrev, Allah mülkünü kalıcı kılsın, eyyamında/zamanında; zayıf  kul, Allah’ın/Rabbinin Rahmetine muhtaç Şihâbuddin bin İlyas bin Şihâb bin Ebi Bekr, Allah güzel tevfikini versin, Rebiülevvelin ilk günü, altı yüz kırk beş senesinde emretmiştir.  

Mülk Vâhid ve Kahhâr Olan Allah’ındır.

(Bu) üstâd/usta Hüsrev ... eliyle yapılıp inşâ edilmiştir

English Translation

 

The mosques of Allah shall be visited and maintained by such as believe in Allah and the Last Day, establish regular prayers, and practise regular charity, and fear none (at all) except Allah. It is they who are expected to be on true guidance. (The Glorious Qur’ân, Surah Of Tawbah, Verse:18)


The weak/poor servant/worshipper of God who is in need of his Lord’s/God’s mercy Shihabuddin bin Ilyas bin Shihab bin Abibakr, may Allah/God well done his guidance and success, ordered the building of this sacred gate during the era of sovereignity of Izzu’d-Dunya We’d-Din (Izz Ad-Dîn) Kaykaus bin Kaykhusraw, the witness of the commander of the faithful/Caliph, may God make perpetual his sovereignity, at the first day of of Rabî’u’l-Awwal (The Third Month) the year of 645 A.H Anno Hegirae (6 July 1247 A.D, Anno Domini)

The dominion/Sovereignity, that of Allah/God, he One, The Irresistible

The Work Of Craftsman Khusraw


Kütahya Karacaviran’da Selçuklular Devrine Ait 607/1210-11 Tarihli bir Tekke/Ribât Kitabesi ve Tercümesi

 



 

فی سنة سبع و ستّمأية

عمارة هذا الرباط

فی ايام دولة ا

لسلطان المعظّم

غياث الدنيا والدين ابوالفتح

كيخسرو بن قلج ارسلان صاحبه

العبد المذنب المحتاج الی

رحمة الله تعالی قرتش بن الياس بن اغز

 


Tercümesi:

 

“Bu Ribât (Tekye), 607 senesinde, Gıyaseddin Ebu’l-Feth Keyhüsrev bin Kılıçarslan zamanında/devrinde, sahibi (ümerasından) olan günahkar kul, Allahu Taâla’nın Rahmetine muhtâc Karataş bin İlyas bin Oğuz tarafından imâr/inşâ edilmiştir.”

 

Kütahya Saray/Hisarbey Camiinin Sultan II. Bayezid Devrine Ait 893/1487-1488 Tarihli Arapça İnşâ Kitâbesi ve Tercümesi: Kitabe Okuma ve Tercüme: Müfid Yüksel

 




في ايام دولة السلطان الأعظم ظلّ الله في العالم السلطان بايزيد بن محمّد خان

خلّد الله ملكه بَنَی و عمّر هذا المسجد المبارك الشريف الفقير المحتاج الی

الربّ الكريم اللطيف مصطفی بن حصار بگی العبد الضعيف عفی الله عنهما

الرحيم الرؤف طلبا لرضاء الحقّ العطوف حرس الله من الهدم و الحرق في تاريخ سنة ٨٩٣

 

Tercümesi:

 

Yüce Sultan, Allah’ın âlemdeki gölgesi, Sultan Bayezid bin Muhammed Hân’ın devleti/saltanatı eyyâmında/zamanında, Allah mülkünü kalıcı kılsın, Kerîm ve Latîf olan Rabbin (Rahmetine) muhtâc, zayıf kul Mustafa bin Hisar Beyi , Rahîm ve Reûf olan Allah (C.C) her ikisini afvına mazhar kılsın, esirgeyip himaye eden Hakk’ın rızası talebi ile bu Mübarek, şerefli mescidi, Allah yıkılmaktan ve yangından muhafaza buyursun, 893 Senesi Tarihinde bina ve imâr kılmıştır.

 


Trabzon-Meydan, İskender Paşa Camiinin 936/1529 Arapça ve Farsça İnşâ Kitâbesi ve Tercümesi. Kitabe Okuma ve Tercüme: Müfid Yüksel




قد بني هذا المسجد المبارك في ايّام دولة السلطان الأعظم والخاقان

المعظّم مولا ملوك العرب والعجم سلطان سليمان بن سلطان سليم خان بن سلطان بايزيد خان خلد سلطانه و ملكه 

 

هر كس كه كند چنين بنا زهی

هر گز نخورد در آن جهان غم

تاريخ تماميش بگفتم 

از منزل خير يك عدد كم

 

Bu mübarek mescid yüce sultan, ulu hakan, Arap ve Acem meliklerinin efendisi Sultan Süleyman bin Sultan Selim Han bin Bâyezid Hân - Allah mülkünü/saltanatını kalıcı kılsın- devleti/saltanatı eyyâmında/zamanında inşâ edildi

 

Kim ki bu binayı böyle güzelce yaptı ise, hiç bir zaman o cihanda gam yemesin. (Binasının) tamamlanması tarihini söyledim. " Ez menzil-i hayr yek aded kem از منزل خير يك عدد كم  Hayır menzilinden bir aded eksik"

Ebced hesabıyla = 936/1529

 


Hacc Suresi 47. Ayet-i Kerimesine Gelince

 

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللّٰهُ وَعْدَهُۜ وَاِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ

 

Senden azâbı acele istiyorlar; hâlbuki Allah, va'dinden aslâ dönmez! Şübhesiz ki Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin sene gibidir.

 

Bu âyet-i kerime’deki كَاَلْفِ سَنَةٍ bin sene gibi ifadesi İbn Kesir Tefsirine göre,  فإن مقدار ألف سنة عند خلقه كيوم واحد عنده بالنسبة إلى حكمه 

İnsanların nezdindeki bin sene, hükmüne nisbetle, bir gün gibidir.

 

Araplarda bin sayısı daha çok sayılamayacak kadar olan, sayısız anlamında kullanılmıştır. Hatta Türkçe’de kullanılan “Bin bir çeşit” ifadesi de, saysız, sayılamayacak kadar çok anlamlarını içermektedir.

"bin bir" ifadesi, Arap edebiyatında "sonsuz sayıda" anlamında kullanılır. Arapçadaki edebi dilde, bir şeyin sayısız olduğunu belirtmek için "bin" sayısının sıklıkla kullanıldığını görebilirsiniz. Bu tür kullanımlar, Arapçanın sanatlı yapısını yansıtan bir özelliktir.

Arap kültüründe, "bin" sayısının özel bir anlamı vardır. Özellikle Arap edebiyatında ve halk hikayelerinde "bin" sayısı, sıklıkla büyüklük, sonsuzluk veya çokluk anlamında sembolik olarak kullanılır. Arap edebiyatının önemli eserlerinden biri olan "Bin Bir Gece Masalları" bu tür bir kullanıma örnektir. Burada "bin bir" ifadesi, hem çokluk anlamını taşır hem de masalların sayısız hikâyeyi içeren yapısını simgeler.

 

Tesbihat duâlarında yer alan

 

ألفُ ألفِ صلاةٍ مع ألفِ ألفِ سلامٍ عليك يا رسول الله

 

“Binler Salât ile Binler Selam olsun Yâ Resulallah” ifadesi de sonsuz sayıda olduğunu belirtmek içindir.

 

Bu suretle, Arapçada "bin",  sembolik olarak "çok" veya "sonsuz" anlamında da kullanılır. Bu, edebi metinlerde daha sık karşılaşılan bir kullanımdır. Yanı sıra, Zaman âlemlere göre izafi/göreli olup "Mutlak zaman " sözkonusu değildir. Nitekim Einstein Newton'un mutlak zaman fikrini düzeltmiş ve yerini alacak izafiyeti geliştirmiştir.  

İzafiyet kelime anlamı olarak görelilik, görecelik demektir. Zamanın ve olguların eş yaşanmaması veya mutlak bir zamanın olmaması.


“Kur’an’da Gün Kelimesinin Kullanılış Tarzı:

Secde Suresi’nin 5. ve Mearic Suresi’nin 4. ayetleri hem zamanın izafiliğine işaret etmekte, hem de “yevm” kelimesinin anlamının doğru anlaşılmasını sağlamaktadır. Arapça “yevm” kelimesi “gün” olarak çevrildiği gibi, aynı zamanda “dönem” olarak da çevrilebilmektedir. Yani Arapça “yevm” deyince sadece 24 saatlik gündüz ve geceden oluşan bir dönem olan “gün” anlaşılmaz, aynı zamanda genel anlamda “dönem” de “yevm” kelimesiyle kastedilmiş olabilir. Söz konusu iki ayette bir “yevm”in bin senelik bir “yevm”e veya elli bin senelik bir “yevm”e eşit olabildiğinin söylenmesi bunun bir delilidir. Bu açıklamanın iyi anlaşılması Evren’in ve yeryüzünün altı “yevm”de yaratıldığını söyleyen Kuran ayetlerinin doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlar. (Bakın 7-Araf Suresi 54, 11-Hud Suresi 7, 10-Yunus Suresi 3, 25-Furkan Suresi 59, 32-Secde Suresi 4, 57-Hadid Suresi 4). Altı “yevm”de yaratılmadan bahsedilen ayetlerde altı “dönem”de yaratılmadan bahsedildiğini anlamak gerekir.


Zamanın İzafiliği

Böylece Kuran’ın “yevm” kelimesini kullanış tarzı Yahudilerin ve Hıristiyanların da altı günde yaratılmadan neyi anlamaları gerektiğini açıklamakta, onların da anlayışlarına katkıda bulunmaktadır. Uzay fiziğindeki tüm bulgular, Evren’in ve Dünyamız’ın ayrı devirlerden, aşamalardan geçip yaratıldığını ortaya koymaktadırlar. Gaz bulutlarından galaksilere, Dünyamız’da ilk Atmosfer’in oluşumundan, suların, madenlerin oluşumuna kadar hep değişik aşamalar, değişik dönemler geçmiştir. Bu noktada Evren’in farklı “dönemler”den geçip yaratıldığının söylenmesi de Kuran’ın bir mucizesidir. Bu dönemlerin nasıl altı döneme bölünüp incelenebileceğini başka bir yazımıza bırakıyoruz. Fakat Evren’in ayrı dönemlerden geçip oluştuğu hiç kimsenin itiraz edemediği bir gerçektir.”


https://kurandan.org/izafiyet/




Yorumlar

Popüler Yayınlar