Sivas olayları/katliamı ve örtbas edilen gerçekler- Müfid Yüksel
Sivas olayları/katliamı ve örtbas edilen gerçekler
"Sivas'ta 37 Canımızı Yaktınız". Bu söz yıllardır, Alevi kesimlerle olan temas ve diyaloglarımızda, örgütlü yapı temsilcilerinden sık sık duyduğumuz, dindar Sünni kesimlerle diyalog ve temasları kesmeğe, bu faciadan tüm bir Sünni kitleyi sorumlu/suçlu göstermeğe, bu olay üzerinden sopalamaya matuf önümüze konan bir ezber olarak duruyor. Bu makalede Sivas'ta olan olayların oluş şeklini tekrarlamayacağız. Ancak, bazı ezberleri de bozmaya yönelik, söylemek zorunda olduğumuz şeyler var.
Sonuç ne olursa olsun, olayda, dönemin konjüktürü içinde ülkede/toplumda Alevî-Sünnî çatışması çıkarmaya yönelik ciddi bir provokasyonun var olduğu ortada. Selman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri" kitabını Aydınlık gazetesinde yayınlama teşebbüsünde bulunan Aziz Nesin'in, özellikle, Sivas gibi tarihi/toplumsal fay hatlarının mevkilerinden biri olan Sivas’ta Pir Sultan Abdal'ı anmaya yönelik bir toplantıya çağırılması, konuşturulması başlıbaşına Sivas'taki provokasyonun başlangıcını oluşturdu.
Daha sonrasında , insanların sokağa dökülmesi, en sonunda ise dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun yatıştırıcı konuşması üzerine dağılmış olan protestocu kalabalığın sonradan Madımak oteline özellikle yönlendirilmeleri, otel lobisinin tetikçiler tarafından ateşe verilmesi gibi olaylar provokasyonun diğer aşamalarıydı.
Bu olaylarla ilgili daha o dönemde birçok yayın yapılmış olmasına rağmen sloganlaştırılan ezberler, Alevi-Sünni gerilimi oluşturmak ve bunu diri tutmak amacı ile bugün dahi kullanılmaktadır.
Olayda, Otel yangını esnasında 37 kişinin dumandan boğularak katledilmiş olduğu ifade edilse de, yangında ölenlerin sayısı 33. Diğer dört kişi ise, biri otelde, diğerleri sokakta olmak üzere, kurşunla, sokaktakiler polis kurşunuyla öldürülmüştü.
Sivas olayları ile ilgili olarak aylık "İmza" Dergisinin Ağustos 1993 Tarihli 53. sayısında çok önemli bilgilerin yer aldığı bir dosya var. Ali Gümüş imzalı bu dosyadaki bilgiler o dönemde başka hiçbir yerde yayınlanmadığı/yer almadığı gibi, adeta göz ardı edildi:
"Görgü tanıklarının ifadesine göre vilâyet önündeki gösteri esnasında elinde telsiz bulunan bazı şahısların “Aziz Nesin Madımak' ta” şeklinde kalabalık içinde açıktan sözler sarf ettiği duyulmuş. " (İmza Dergisi, Ağustos 1993,Sayı 53. Shf.6-7)
Ellerinde telsiz bulunduğu ifade edilen bu şahıslar, bu sivil polisler bugüne kadar neden tesbit edilmedi ve neden yargılanmadı?
"Yine görgü tanıklarının ifadesinde otel önündeki kalabalık içinde bir kişi-inanılmaz bir iddia- ülkücü olduğu bilinen biri, polisin omuzlarına basarak otel lobisine giriyor. Oteli (Madımak Oteli) ateşe veren bu şahsın ertesi gün İstanbul'a kaçtığı söyleniyor." (İmza Dergisi, Ağustos 1993, 53. Sayı, Shf. 7)
Burada sözü geçen ülkücü olduğu belirtilen şahıs, Sivas davası sanıklarından, otel lobisinin perdelerini tutuşturarak otelde yangına sebebiyet veren, Yunus Karataş'tı. Yunus Karataş, İmza dergisinin bu yayınından ancak bir yılı aşkın bir süre sonra yakalanabildi.
Yine İmza Dergisinin belirttiğimiz sayısında yer alan dosyaya göre, Sivas olayları esnasında hayatlarını kaybeden Kenan Yılmaz, Ahmet Alan Ve Hakan Türkgil polis tarafından sokakta kurşunlanarak öldürülmüştü.
Bu dosyayı hazırlayan Ali Gümüş kurşunlanarak ölenlerin ailelerini ziyaret edip, hem onların hem de ölenlerin mezar fotoğraflarını yayınlamıştı. Hatta aileleri ziyareti esnasında, bu aileleri Sivas valisi ile birlikte ziyarete gelip ailelere tazminat teklif eden dönemin devlet bakanı Türkan Akyol'un polis kurşunuyla ölenlerden Ahmet Alan'ın babası Muzaffer Alan'la olan diyalogunu da yayınlamıştı.
Polis kurşunuyla öldürülen bu gençlerden dolayı hiçbir kamu görevlisi ve polis yargılanmadı. Soruşturmaya bile tabi tutulmadı.
Sivas olaylarının ardından, yaklaşık bir ay sonra Ankara'da Mazlum-Der Genel Merkezi'nde bu olay üzerine bir toplantı yapılmıştı. Toplantıda, bu feci olayı/provokatif katliamı kınamaya ve çeşitli toplum kesimlerini sağduyuya davete yönelik bir Alevi-Sünnî Ortak Bildirgesi hazırlanması kararlaştırılmıştı.
Bunun üzerine uzunca bir bildiri metni kaleme almıştım. Bildiriyi "Önce Alevilere onaylatmam gerekir" diyerek, Alevi dernek, vakıf yöneticileri ile temasa geçip metni onlarla uzun uzadıya müzakere etmiş, bazı değişikliklerle son şeklini vermiştik. Alevi dernek ve vakıf yöneticilerinden, Mustafa Timisi dahil, yedi kimseden imza almıştım. Ancak maalesef, o dönem şartlarında, camiamızdan yeterince destek görmemesinden dolayı bu bildiriyi yayınlatamamıştım.
Yine 1996-97 yılında ise, Alevî-Bektâşî kesim ile öteden beri var olan diyaloglarımızı baz alarak, gerek Sivas olayları/katliâmı, gerekse, hemen akabindeki- PKK'nın Dersim bölgesi kanadınca gerçekleştirilen-Başbağlar katliamını ciddi bir şekilde araştırmak için, Mazlum-Der ve Cem Vakfı çevresinden oluşacak ortak bir araştırma komisyonu kurulması için teşebbüste bulunmuştum. Ancak, üzülerek belirtelim ki, bu önerimiz hiçbir şekilde ma'kes bulmadı.
Yıllar sonra bakıldığında, Sivas olaylarının/katliâmının Susurluk, Ergenekon ve benzeri derin çetelerin tetikçileri tarafından provoke edildiği anlaşılmaktadır. Sivas ve Başbağlar olayları/katliamları, komisyonlar kurularak, ciddi ve derin bir şekilde araştırılıp vuzuha kavuşturularak, Alevî-Sünnî, Müslüman ahali içerisinde sürekli gerilim ve çatışma ortamı oluşturmayı amaçlayan bir araç olarak kullanılmaktan kaçınılmalıdır.
Gene ihale görsel ve metin boyutunda ulkuculere kalmış tarafsizlik söz konusu olunca sadece Türk söz konusu olunca tarafımızdan net oluyor. ERGENEKON 'dan çıkıp ,hendekleri yıkıp geldik diyoruz......
YanıtlaSil