Allâme Şeyh Halid Eş-Şirvânî El-Orekî ve 93 (1877-78) Osmanlı-Rus Harbinde Iğdır Cephesinde Savaş Esnasında Kaybolması İle İlgili İsmail Hakkı Paşa’nın 29 Ağustos 1877 Tarihli Dâhiliye Nezaretine Telgrafı
Allâme Şeyh Halid Eş-Şirvânî El-Orekî ve 93 (1877-78) Osmanlı-Rus Harbinde Iğdır
Cephesinde Savaş Esnasında Kaybolması İle İlgili İsmail Hakkı Paşa’nın 29 Ağustos 1877
Tarihli Dâhiliye Nezaretine Telgrafı
Şeyh Halid El-Orekî
Siirt, Şirvan’ın Orek karyesindendir. Mardin’de defîn-i
hâk-ı ıtırnâk olan Meşhur Şeyh Musa Ez-Zûlî (Sultan Şeyhmus) neslinden Süleyman
Efendi’nin oğludur. Verdiği bir icâzetnamede Dedesinin adı da Süleyman olarak
kaydedilmiştir. Muş Bulanık Mollakend, Diyarbekir, Musul, Bağdat, Şam gibi
beldeleri dolaşarak çok kuvvetli bir tahsil görmüştür. Molla Resul Es-Sipkî ve Allâme Molla Abdurrahman
Mollakendi’nin yanında da tahsil görmüştür. Ardından çeşitli medreselerde uzun
zaman müderrislik yapmıştır. Kısa zamanda ilmi ile şöhretyâb olmuş, ilminin
Saadeddin Et-Taftazani ve Seyyid Şerif El-Cürcani kadar olduğu belitilmiş ve
“Zamanının Taftazanisi ve Seyyid Şerifi” olarak şöhret bulmuştur. Nitekim,
mürşidi Şeyh Seyyid Sibgatullah El-Arvasi ilimdeki seviyesi hususunda kendisine
sual tevcih ettiğinde o da bunu tasdik edecek şekilde cevap vermiştir. Bazı
kayıtlara göre İlmiye sınıfından olmakla Medreseler tefti vazifesi ile
vazifelendirildiği belirtilse de bu konuda herhangi bir veri ve vesikaya
rastlanılmamıştır.
Bilahare Tasavvufa meyl ederek o sıralarda Bitlis-Hizan Gayda’da Medrese ve Dergâhı ile iştihar eden ve Seyyid Taha El-Hakkâri’nin ecille-i hulefasından Seyyid Sibgatullah El-Arvasi’nin bazı kerâmatını müşahade ettiğinden ona intisap eder. ( Şeyh Muhammed Asım El-Ohini, Birketu’l-Kelimât, 2018: 35-36)
Onun medresesinde müderrislk yaptığı gibi tarikat hilâfeti de alır.
Hadis ilmi ile alakalı verdiği elimizde görüntüleri bulunan bulunan 1271/1854-55 Tarihli Erzurumlu Muhammed bin Abdilmuttalib'e verdiği icâzetnâmesinin ibâresinden çok
büyük bir ilmi derinliğe ve belağata sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Şeyh Hâlid Eş-şirvânî El-Oreki’de Bediüzzaman’ın da
Tarihçe-i Hayatı’nda da söz edilir. Bediüzzamanı kitaplar üzerine imtihan eden Allâme Molla Halil El-Es'ardî'nin torunu olan hocası Molla Fethullah Bediüzzaman'a Bediüzzaman lakabını verir ve Zekâ ile hıfzın bir şahısta toplanması konusunda Bediüzzaman'ı Şeyh Hâlid El-Orekî'ye benzetir.:
Ve orada bulunan Molla Fethullah Efendi’nin medresesine
gider.
Molla Fethullah: (Molla Said’e) Geçen
sene Suyuti okuyordunuz, bu sene Molla Cami’yi okuyorsunuz?
Bediüzzaman: Evet Cami’yi bitirdim.
Molla Fethullah herhangi kitabı soruyorsa
“bitirdim” cevabını alınca tahayyür etti. Ve kendilerine (Molla Fethullah),
“Hey deli! Geçen sene deli idin, acaba bu sene de mi deli oldun?’’
Bediüzzaman: İnsan başkasına karşı kesr-i nefs
için hakikati ketm edebilir. Fakat babadan daha muhterem üstadına karşı
hakikat-i mahzdan başka bir şeyi söyleyemez. Emrederseniz söylediğim
kitaplardan beni imtihan et.
Molla Fethullah herhangi kitaptan sordu ise cevabını
güzelce verdi. Bunun üzerine bu muhavereyi dinleyen ve bir sene evvel hocasının
hocası bulunan Molla Ali-i Sûran namındaki zat kendilerinden ders almaya
başladı.
Molla Fethullah: “Pekâla zekâda hârikasınız fakat hıfzınız
nasıldır? Makamat-ı Haririye’den birkaç satırını iki defa okumakla hıfz
edebilir misiniz?” diye kitabı uzatır. Molla Said kitabı alarak bir yaprağını
bir defa okumakla hıfz etti ve okudu.
Molla Fethullah: Zekâ ile hıfzın ifrat derecede bir
adamda tecemmuu nadir olmakla, şimdiye kadar iki adamda gördüm. Biri sizde
diğeri Molla Halid-i Orekî’den.
(Abdurrahman, Tarihçe-i Hayat)
Şeyh Hâlid El-Orekî Şeyhi/Mürşidi Seyyid Sibgatullah
El-Arvâsînin sohbetlerini “El-Minah” adı altında toplayıp kitaplaştırmıştır.
Ayrıca, Minah’ta Lemaât isimli bir eser daha tertib ettiğini belirtse de bu
eserin herhangi bir nüshasına rastlanılmamıştı. Minah adlı eseri ise üç kez
basılmıştır.
Şeyh Halid El-Oreki 1293 (!877-78) Osmanlı Rus Harbinde Şeyhi Seyyid Sibgatullah El-Arvasi’nin kardeşi Seyyid Abdülgaffar ile birlikte Doğu Bayezid ve Iğdır Cephesinde savaşa katılır.Seyyid Abdülgaffar bu savaşta şehid düşer. Şeyh Hâlid El-Orekî ise İsmail Hakkı Paşa’nın 28 Ağustos 1877 Tarihli Dahiliye Nezaretine irsal eylediği telgranâmeye göre Nakşibendiye Hulefasından Şeyh Halid El-Orekî’nin Iğdır ve Halikli cihetlerindeki muharebeler esnasında kaybolarak/gaybubet ederek kendisinden ölü veya diri henüz bir haber alınamamış , haber alınırsa konuya ilişkin malumat verileceği belirtilmiş.
“ve bu sırada Tarikat-i Nakşibendiye
Hulefâsından Şirvânî Şeyh Hâlid Efendi gaybubet ederek hayat ve memâtından
henüz bir haber alınamamış olduğundan ba’dehu mumaileyh hakkında alınacak
mâlumât derecesini arz ederim efendim.
Makâm-ı Celîl-i Askeriye:
Fi 15 Ağustos Sene 1293 Fi 19 Haziran Sene 1294
Adet: 26
Bugün buraca bir vukûât yoktur. Düşmanın Baldırvan
ordugâhından bazı askeri ve kâfilesi ve Gurlu’daki askerine iltihak etmekle ve
oradan da Baldırvân’a bazı şey getirmekle meşgul olduğu görülüyor. Evvelki gün
vukûbulan muharebede düşmanın götürdüğünden başka meydan-ı harpte bıraktığı
lâşeleri defn olunmakta olduğu cihetle defn olanlarının adedi bin altmış dört
nefere bâliğ olmuş ve ötede beride ve uzakçe mesafelerde kalanlar da defn
olunmak üzere bulunmuştur. Muharebe-i mezkûrda her zabt olunan kapaklılar Ferîk
Gazi Mehmed Paşa hazretlerinin mevcut maiyeti olan Lezgi ve Kumuk ve Cempen
kabileleri asker muâvenesiyle Hâce Fehmi Efendi’nin Erzincan muâvenesi
tarafından alındığı Veyis Beğ tarafından dahi birkaç nefer bulunduğu hasebiyle içlerinde
münasiplerinin nişanlarla taltifleri derdesttir. Sol cenahımızda bulunan
Hüseyin Hami Paşa fırkasının esnâ-yı harpte hastalara mevki ittihaz ettiği mahal
üzerinde Hilâl-i Ahmer İşâreti bulunan sancakları düşman tanımayarak lâyankati’
oraya gülle yağdırdığı gibi zabt olunan Kızıltepe’nin eteklerinde kalmış olan
maktullerini toplamak üzere Hilâl-i Ahmer İşâretleriyle oraya doğru çıkardığı
adamlarına mukabeleten bizim taraftan dahi yine Hilâl-i Ahmer işaretleriyle
oraya çıkarılan askerin tamam muhazımı olacakları sırada ara yerdeki derede
sakladığı biraz askeri tarafından bizim Hilâl-i Ahmer üzerine şiddetli ateş
edilmiş ve binâenaleyh bizimkiler çekilmiş olduğu ve buda düşmanın
ahd-şikenliğe ve kesr-i hukûk-i insaniyedeki niyât-ı muzırrasına delâlet eder
ahvâlden bulunduğu ma’rûzdur. 27
Ahmed Muhtar
Makâm-ı Askeriyeye. Fi 16 Ağustos Sene 1293 Fi
19 Haziran Sene 1294
Bugün buraca bir vukuât yoktur. Geçenki vukûbulan Gedikler
muharebesinde düşmanın altı bin nefer zâyiâtı olduğu bugün tevâtüren sâbit
olduğu şimdi düşmanın bir kısmı Baldırvan’da ve bir kısım diğeri Kızılvana’da
Bayrakdar karyesi arasında ordugâh ittihaz eylediği mahalde hâl-i tedâfi’ide
bulunmak …. Bir perde olmak üzere istihkâmlara gömülmekte idüğü görülmektedir.
28
Ahmed Muhtar
Makâm-ı Âli-yi Seraskeriye: Fi 17 Ağustos Sene
1293 Fi 19 Haziran Sene 1294
Sol cenahımızdan hatt-ı ric’atımızı tehdit etmek üzere
Abbasi gölüne çıkmış olan düşmanın kuvvetinin oradan tard ve teb’îdi emrinde
lâzım gelecek teşebbüsâta kıyâm ve ibtidâr olunduğu evvelce ve şifreli arz
olunmuştu. Düşmanın Abbasi gölüne
çıkarmış olduğu kuvveti avn u inâyet-i Bârice ve imdâd-ı ruhâniyet-i Cenâb-ı
Risâlet-Penâhî ile masûn gediğinin ön ve arkasında ve sağ ve sol cenahında
bulunan mühim noktaların tutturulması ve Hasananlı ve Sipki ve … Beğ takımının
Sarıbıyık taraflarına çıkarılması bir yandan dahi düşmanın o cihetlerde bulunan
müfrezesinin hatt-ı ric’at ve muhaberesini tehdit ve kat’ eder surette çeteler
tezyiliyle postalarının vurdurulması ve diğer cânibinden dahi Iğdır cihetine
olan tarikin tesviyesi ve ara sıra hücum şeklinde asker-i şâhâne tarafından
gösterilen kuvvet ve satvet gibi tedâbirin ittihaz ve icrâsı ve evvelki gün
asâkir-i muâvenenin Iğdır tarafına doğru sevkiyle vukûbulan muharebede
düşmandan üç yüzden mütecâviz telefât vukuu gibi hâlâta artık dayanamayarak dün
gece mevki-i mezkûru terk ile gerek Kulp ve gerek Güllüce taraflarında bulunan
kuvvetin tutularak kâmilen Iğdır’da bulunan ordusuyla birleşmek üzere olduğunu
arz ederim. 29
İsmail Hakkı
Dâhiliye Nezâreti Celîlesine
Karakilise/Karaköse (Ağrı) de İsmail Hakkı Paşa Hazretlerinin telgrafnâmesidir:
Fi 17 Ağustos Sene 1293 ve Fi 19 Haziran Sene
1294
Rusya Postasını vurmak üzere arzuları veçhile Bağdad’ın
meşhur Hemdân aşiretinden tertib olunan yüz yirmi muâvene atlısı Pazar gecesi
Revan (Erivan) içerisine doğru sevk olunmuştu. Bunlar gece Erez Nehri
sevâhilini iki kola münkasimen dolaşarak bir kısmının tesadüf ettikleri Rusya
postasını vurarak hâmillerini telef ettikten sonra on altı hayvan ve esliha
vesâirlerini tamamen iğtinâm …. Ve külliyetli Rusya kaimesinin ne gibi
şeylerden olduğunu fark veya tahyiz edemedikleri cihetle kâmilen ihrak edip
avdet eyledikleri ve kısm-ı diğeri Pazar günü ala’s-sabah düşmanın Iğdır’da bulunan
ordugâhı civarında muharebeye tutuşmuş oldukları haber alınmasıyla hatt-ı
ric’atlerinin te’mini ve halıklı karyesine nüzul eden yolun tâmiri için dört
batarya dağ topuyla üç tabur asâkir-i nizâmiye sol ve üç tabur dahi sağ
cihetlerden ve bir mikdar da asâkir-i muâvene hareket ettirilmişti. Şimdi
cihet-i mezkûreden gelen jurnalde asâkir-i nizâmiye mezkûr halaklı karyesinin
karşısında münasip mahallere ta’yin ile saat beşten on ikiye kadar mezkûr karye
civarında asâkir-i muâvene ile mümted olan muhârebede Rusyaluların iki yüzden
mütecaviz telefâtları olduğu meydanda kalan lâşelerinden anlaşılmış, Ve
Lehu’l-Hamd bizim muâveneden yirmi kadar yaralı ve beş nefer şehid
vukûbulduktan ve düşman askeri muâvenenin irâe-i satvet ve besâletlerine
tâb-âver olamayarak ordugâhlarına kadar ric’at etmesi ve akşamın hululü cihetle
asâkir-i muâvenenin geriye aldırıldığı ve bu vesile ile iktişafât-ı
taarruziye icrâ olunarak düşmanın ordugâhında ve Abbasi Gölü ve Güllüce karyelerinde bulunan askerden maâda
meydan-ı harbe çıkardığı kuvvet iki batarya top ve altı tabur kadar piyâde ve
bir alay süvariden ibâret idüğü gösterilmiş ve bu
sırada Tarikat-i Nakşibendiye Hulefâsından Şirvânî Şeyh Hâlid Efendi
gaybubet ederek hayat ve memâtından henüz bir haber alınamamış olduğundan
ba’dehu mumaileyh hakkında alınacak mâlumât derecesini arz ederim efendim.
Hocam Allah sizden razı olsun
YanıtlaSil