3 Nisan 2009 Tarihli Makalemiz


Mahalli Seçim Sonuçları Üzerine Kısa Bir Değerlendirme

 

Müfit Yüksel

 

 

 

Siyaset en zor ve çetrefilli sahalardan biridir. Bir çok zorlukları olduğu gibi en fazla hata yapılabilen bir alandır da. Vefası da yoktur. O yüzden, ulema ve mutasavvıflar genellikle bu alandan uzak durmuşlardır. Bunun son asırdaki en önemli örneği olan Bediüzzaman Said-i Nursî “Siyasetten Allah’a (C.C) sığınırım” demiştir. Fakat aynı zamanda siyaset toplum hayatının ve idari mekanizmanın vazgeçilmezi olma konumunu da her zaman sürdürmüştür.

 

Siyasette en fazla vazgeçilmemesi gereken husus başta ahlak, adâlet, vefa ve sadakattir. Bu yüzden İslam tarihinde, idarecilerin, hükümdarların, melik, vezir vs. devlet adamlarının İslam’ın, ahlak’ın, adâletin temel prensiplerinden sapma gösterdiği hususlarda sapmayı önleme, yol gösterici olmaya matuf siyasetname türü eserler vücuda getirilmiştir. İmam Gazzâli, Saâlebî, Nizâmulmülk, Ebu Necib Es-Sühreverdi gibi önemli şahsiyetlerin bu konudaki eserleri başta gelmektedir. Osmanlı devrinde de, Dede Efendi’nin Siyasetnâmesi, Lütfî Paşa’nın Âsafnâmesi, Koçi Bey Risâlesi gibi eserler bu amaca matuf olarak yazılıp sunulmuşlardır.Bu eserler, hükümdar, Vezir ve diğer idarecilere adâlet başta olmak üzere bu temel prensipler çerçevesinde nasihat ve yol gösterici unsurları ihtiva etmiştir.

 

Yukarıda belirttiğim gibi siyaset ve buna dayalı iktidar zor ve çetrefilli bir yol olup, demirden leblebi gibidir. Ama aslolan ilkeleri koruyarak bu zoru başarabilmek üstesinden gelebilmektir.

 

Altı küsur yıllık Ak-Parti iktidarı 1 Mart tezkeresi başta olmak üzere birçok hadiseye sahne oldu. Neredeyse ezici bir çoğunlukla Mecliste temsil edilen bu siyasi hareket bugüne kadar Türkiye’de eşine az rast gelinecek şekilde destek ve oy’unu artırarak gelmiştir. Ancak bu, zaman içersisinde bir çok problemleri de beraberinde getirmiş, varoştan merkeze taşındıkça içinden çıktığı, neşet ettiği tabana zamanla yabancılaşma eğilimine girdiği gibi, halka yabancılaşma, müstağni olma gibi vahim hatalar da görülmüştür.

 

Varoşlardan, itilip-kakılan kesimlerden doğan bu siyasi hareket; iktidar gücünün verdiği psikoloji ile zaman içerisinde bir müstağnilik ve yabancılaşma eğilimine girerek, seçkinlere yanaşma, onlara benzeme trendine girmiştir.

 

Özellikle mahalli idarelerde, Refah Partisi döneminden beri yaklaşık 15 yıllık deneyimde-bu kadar yıl içerisinde yıpranma payı olgusunu da gözardı etmeyerek- arızalar başgöstermiş ve buınların birikimi bu seçimde sandığa yansımıştır. Tüm bu bu problem ve sıkıntılara, özellikle son ekonomik krize rağmen yine de gayet iyi sayılabilecek, güven tazeleme sayılabilecek bir oy oranı aldığı gözükmektedir. Kılıçdaroğlu faktörüne gelince memur kökenden gelen bu şahsın açılımları aslında bir yerel yönetim projesi teşkil etmemekte, sadece inançlı çevrelere de bir açılım yapılıyormuş izlenimi görülmüştür. CHP’nin son dönem açılımlarının, Kılıçdaroğlu’nun şahsi kanaatleri ne yönde olursa olsun,  sahici açılımlar olmadığı, salt seçimlere yönelik olduğu gözlenebilmektedir. Ancak bunun bile böylesine yankı buluyor olması, sandıklara bu şekilde yansıması Ak-Parti açısından, Ak-Partili yerel yöneticiler açısından üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gereken bir husustur.Taban ve seçmeni küstürmenin, dindar geçmişi ile kavga etmenin,müstağni davranmanın, muhatap almamanın, yıllarca eleştirdiği, hatta mücadele ettiği seçkinlere benzeme sürecinin ne tür ağır bedellerinin olabileceği gözönüne alınmalıdır.Ayrıca, iki kutuplu dünya sisteminin çöküşü ve soğuk savaş döneminin sona ermesinin ardından inanç kırılmalarına uğrayıp, her yönden birçok zaaflara düşmüş olup, Ak-Parti’de yer almış olan, 80’li yılların eski radikal islamcıları, parti içindeki lokomotif rolleriyle Ak-Parti’yi yanlış politikalara sürüklemekten, dindar geçmişiyle kavga ettirmekten, bu anlamda onulmaz yaralar açmaktan  vazgeçerek, kendilerini ciddi bir sorgulamaya tabi tutup, İslam’ın temel teşrî’i prensipleri ile, özellikle geleneksel İslam’la, Gazzâli, Abdülkâdir Geylânî, Bahaeddin Nakşibend, Mevlâna, Hacı Bektâş-ı Velî ve İslam’ın irfânıyla, barışıp, tabiri câizse kendilerine çeki-düzen vermelidirler.

 

Evet, ortada yine de gayet iyi sayılabilecek  bir oy oranı ile birlikte ciddi bir uyarı da sözkonusudur. Bu uyarının bundan sonraki süreçte Ak-Parti açısından öncelikle değerlendirilmesi icab eden bir netice olduğu aşikardır. Yanısıra, hala süregelen alternatifsizlik olayının da Ak-Parti tarafından, rahavete değil,  olumlu ve adil-kalıcı siyasi politikalara dönüştürülebilme imkanı halen mevcuttur. Dolayısıyla Ak-Parti yöneticilerinin bundan sonra kendi özüne yabancılaşıp, uzaklaşma sürecinden bir an önce vazgeçip, kendisinin asıl tabanının, seçmeninin sesine kulak vermesi elzemdir. Halka tepeden bakıp, halkla arasına mesafe koyan davranış ve unsurların Ak-Partide bundan böyle yerinin olmaması gerekir. Ak-Parti artık, Şevki Yılmaz yada Hasan Mezarcı olunmadan da-Adı geçen bu şahsiyetlerin son derece ciddi bilgi, donanım, üslup vs. sorunları sözkonusuydu- bir inancın, değerler sisteminin, Hakk ve Hakikatin savunulabilme becerisini ortaya koyabilmeli, adaletin tesisine, idealist bir temelde, çalışabilmelidir. Ayrıca, kadro seçiminde eş-dost ve popülariteden ziyade kaliteye önem verilmelidir. Gücünü, bazı güç dengelerinden ve lobilerden ziyade taban ve seçmeninden aldığının farkındalığını korumalı, son ekonomik krizi çözmede gerekli çabayı sergileyerek  yeniden yükseliş trendini yakalayabilmelidir.


Yorumlar

Popüler Yayınlar