İstanbul’un Kaybolan Camileri: Fatih-Çırçır/Şeyh Şemseddin Mescidi - Müfid Yüksel
İstanbul’un Kaybolan Camileri: Fatih-Çırçır/Şeyh Şemseddin Mescidi - Müfid Yüksel
Cami/Mescid, Fatih-İlçesi, Sinan Ağa Mahallesi (Şimdi Zeyrek) , Çırçır’da, Haydar Caddesi ile Hacı Hasan Sokağının kesiştiği yerde, 2418 Ada, 23,24,25,26 Parsellerde yer almaktaydı.
Cami/Mescid ile ilgili ilk kayda 953/1546
ve 1009/1600 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterlerinde rastlanılmaktadır.
Bu kayda göre Mescid, Fatih Camii Nahiyesinin Hacı Hasanzâde Mescidi
Mahallesinde, Mevlâna Şemseddin El-Hatîb
Eş-Şehîr bi Hakkâl حقّال tarafından yaptırılmıştır:
“Vakf-ı Mevlâna Şemseddin
El-Hatîb Eş-Şehîr Bi Hakkâl
Vâkıf-ı mezburın tokuz yüz kırkaltı
Saferinin evâyilinde vâki’ olmuş Mevlâna Ebussuûd imzasıyla bir vakfiyesi
vardur ki, mazmûnı zikr olunur
Asl-ı Vakf:
Mescid-i Münîf
Nakdiyye 30.0000 Hâsıl Fi Sene 3000
Hânehâ-i tahtânî 2 bâb ve suffateyn ve bi’r-i mâ ve cüneyne ve kenif ve
ahur ve fevkânî iki bâb der mahalle-i mezbûre mahdûd Hüseyin ve Pîr Muhammed
mülkleri ve tarik-i âmm ile Hâsıl Fi
Sene.
Hânehâ-i Fevkâni 5 bâb ve muhavvata der mahalle-i mezbûre ve mahdud
Hüseyin ve Pîr Mahmud mülkleri ve tarik-ı âmm ve vakf-ı vâkıf-ı mezbûr ile .
Hâsıl Fi Sene 720
Furun-ı habbâzi der mahalle-i mezbûre mahdûd Dâr-ı Ta’lîm ve tarik-ı âmm
ile . Hâsıl Fi Sene.
Dekâkin 2 Bâb der mahalle-i mezbûre
mahdûd vakf-ı vâkıf-ı mezbûr ve tarik-ı âmm ile . Hâsıl Fi Sene 720
El-Masraf:
Cihet-i İmam-ı Mescid-i Vâkıf maa cüz’
– Fi Yevm 4
Cihet-i Müezzin maa ferraşiye ve cüz’
– Fi Yevm 3
Cihet-i Tevliyet- Fi Yevm 2
Cihet-i Hasîr ve Dühn-i Sirâc berây-ı
Mescid-i Vâkıf- Fi sene 180
Cihet-i Fatima bint Vâkıf- Fi Yevm 1
Cihet-i Sitti bint Vâkıf- Fi Yevm 1
Şart-ı Vâkıf:
Evvelâ, zikrolunan menzil kendüye,
ba’dehu kızları Fâtima’ya ve Sitti’ye, ba’dehuma ikisinün evlâdlarına ve
evlâd-ı evlâdlarına neslen ba’de neslin ba’de’l-inkırâz gallesinden yevmi birer
akça bâliğan ma beleğa mescid-i mezbûrda ecza’ tilâvet oluna ve bâkî evkâfun
icâresi ve meblağ-ı merkumun ğallesi masârıf-ı mezbûreye sarf oluna ve tevliyet
ve tebdil ve tağyir kendüye ba’dehu Rûmili kâdî’askeri ihtiyâr itdüği kimesneye
ola ve mütevelli zevâyidi hıfz idüp rıbhından yevmî bir akça hâsıl olunca
ba’dehu istirbâh olunup ğallesinden yevmî bir akça ile günde bir cüz’ okuna ve
mürtezika hasbî nâzır olalar. Hâliya, evvelâ zikrolunan evler evlâddan Fâtima
tasarrufundadır. Ve mütevelli müezzin Pîr Mehmed’dir.
(İstanbul
Vakıfları Tahrîr Defteri, 953 (1546) Tarihli, 1970: Shf. 249; Vakıf No:
1457)
1009/1600 Tarihli Vakıf Tahrir
Defteri’ndeki ilâve:
“Hâlen evde evlâddan Ali Çelebi
sâkindür. Mütevellî Hızır Muhzır’dur”
(İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri,
1009 (1600) Tarihli, 2004: shf. 386-387: Vakıf No: 1708)
Yukarıda alıntıladığımız, Vakıf tahrir
defterleri kayıtlarına göre, Mescidin vakfiyesi 946 yılı Saferinin evâilinde
(Haziran 1539) Ebussuud Efendi’nin
imzası ile tanzim edilmiş. Bu vakfiyeye nazaran
Mescid, Hakkâlحقّال lakabı (Hakkâl Arapça’da حَقَلَ, حَقلاً Ziraat, tarım, Çiftçilik
yapmak kökünden Çiftçi, Ziraatçi anlamına gelmektedir.) ile
şöhret bulan Mevlâna Şemseddin El-Hatîb tarafından bina edilip vakfedilmiştir.
Mescide 2 bâb tahtani/tek katlı, iki bâb fevkâni/iki katlı ve ayrıca 5 bâb
fevkâni/iki katlı evler, ekmek fırını ve iki dükkan vakfedilmiş. Ayrıca,
Cüzhânlıkla birlikte imamet, müezzinlik, tevliyet , hasır ve dühn-i sirâc
(kandil yağı) olmak üzere 5 cihet tayin edilmiş. Tahtani olan iki bâb
hane/menziller ise önce kendisine sonra da kızları Fâtima ve Siiti’ye şart
olunmuş. Böylece iki kızına da yevmi birer akça cihet tayin edilmiş.
Mescid’de cüz okuma da imametle birlikte
cihet olarak tayin edilmiş.
953/1546 Tarihli Vakıf Tahrir defterinde, kendisine ve
sonra kızlarına şart kılınan evler halen kızı Fatima’nın tasarrufunda imiş.
Vakfın mütevellisi ise Mescid müezzini Pir Mehmed imiş. 1009/1600 Tarihli Vakıf
Tahrir Defterinde ise, şart koşulan hane/menzilde evlâddan Ali Çelebinin sakin
olduğu/ikâmet ettiği, vakıf mütevellisinin ise (Mahkeme’de/Kadılıkta) Muhzır
olan Hızır adlı şahsın olduğu kaydedilmiştir.
Camiin/Mescidin bânisi ve vâkıfı olan Mevlâna Şemseddin
Efendi ile ilgili kaynaklarda ilave bir bilgi bulunmamakta vefat tarihi tesbit
edilememektedir. Fatih devri, II. Beyazıt devri kayıtlarında buna dair bir
bilgi notuna kaydına rastlanılmamıştır. Mevlâna lakabı, Ulemâdan birisi
olduğuna işaret olsa da, o dönemlere ait ulemâ, ricâl, tabakat ve diğer tarihi
kaynaklarda hakkında bilgi bulunamamıştır. Mescid günümüzde ortadan kalkmış
olmasına rağmen türbesi günümüze gelebilmiş, ancak kabrinde 1260/ 1844-1845 Tarihli
muahhar
bir mezar şahidesi vardır ki, kitâbesi şudur:
يا هو
حضرتلرينڭ مشايخلرندن
و افضل علمادن و اعلم
العلما مرحوم و مغفور له
الشيخ خواجه شمس الدين
افندی حضرتلرينڭ
روحنه الفاتحه
سنه ١٢٦٠ سنه ٨٥٧
Yâhu
Ebu’l-Feth Sultan Muhammed Hân
Hazretlerinin meşâyihlerinden
Ve efdal-i ulemâdan ve a’lemu’
l-ulemâ merhûm ve mağfûrun leh
Eş-Şeyh Hâce Şemseddîn
Efendi hazretlerinin
Ruhuna Fâtiha
Sene 1260 Sene 857
Türbe duvarında, öncesine
ait Şemseddin Efendi ile ilgili 1220/ 1805-1806 Tarihli diğer
kitâbe daha vardır
ابوالفتح
سلطان محمّد خان
مشايخلرندن افضل الفضلا
اعلم العلماء مرحوم و مغفور له
الشيخ خواجه شمس الدّين
افندی روحنه الفاتحه
سنه ١٢٢٠ سنه ٨٥٧
Ebu’l-Feth Sultan Muhammed Hân
Meşâyihlerinden efdalu’l-fudelâ
A’lemu’l-ulemâ merhûm ve mağfûr
leh
Eş-Şeyh Hâce Şemseddîn
Efendi Ruhuna El-Fâtiha
Sene 1220 Sene 857
Anılan tarihlerde konulan iki kitâbede
Fatih Sultan Mehmed devri büyük şeyhlerinden ve âlimlerinden olduğu kaydedilse
de, Fatih dönemine ilişkin terâcim , tabakât vs. kaynaklarda, Çırçır Mescidinin
bânisi Şemseddin El-Hatib ile ilgili bir kayıt yer almamaktadır. Her ne kadar,
Vakfiye’de Mevlâna Şemseddin denerek ulemadan olduğuna işaret edilse de, başta
Taşköprizâde’nin Eş-Şekâiku’n-Nu’maniye adlı eseri olmak üzere, ulemaya ilişkin
kayıtlarda da adına rastlanılmamaktadır. O dönemlerde Şemseddin, Şemseddin
Ahmed adı ile başka ulemâ ve meşâyih’e ait kayıtlar bulunsa da hiçbiri, Camiin
banisi ve Vakfiye sahibi Mevlana Şemseddin ile örtüşmemektedir.
Süheyl Ünver, İstanbul’un Mutlu
Askerleri ve Şehit Olanlar adlı eserinde, türbede olan şahsın Fatih devrinde
“Anadolu’dan İstanbul kuşatmasına gelenlerdendir” demekte ve adının Kara
Şemseddin olduğunu kaydetmekte, metnini verdiğimiz muahhar Şahide kitabesini
vermiştir. Kaynak olarak da C. Server Revnakoğlu Arşivini göstermiştir. Bu
konuda başkaca bir kaynak ve bilgi vermemektedir. (Ünver, İstanbul Risaleleri,
5/292)
Ancak, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesinde Fatih Devri ulemâ ve Meşayihi meyanında Kara Şemseddin adını zikretmekte onunla ilgili menkıbeler anlatıp, Sivasi olduğunu kaydetmektedir
.
“ Bu hâdisât dahi Âl-i Osmân'ın
derûnuna bir dâğ-ı derûn olup âhir Çelebi Mehemmed Hân intikâl edüp hilâfet
Murâd-ı Sânî'ye, andan Ebü'l-feth Sultân Mehemmed-i Sânî'ye intikâl etdi. Ammâ
{Mehemmed Hân} âlem-i sabâvetde olmağile cânib-i erba‘adan küffâr baş kaldırup mukâvemet
etmeğe re’y [ü] tedbîr sâhibi olmamağile yine Ebü'l-feth'in babasını tekrâr
halîfe edüp Ebü'l-feth'e Ma‘nisa taht-ı hükûmetin verdiler. Anda ilme meşgûl
olup fazîlet-i bâhire sâhibi olup niçe tevârîhler tetebbu‘ edüp şeb [u] rûz
Akşemseddîn ve Sivasî Kara Şemseddîn hazretleri sohbetiyle müşerref olup
anlardan tahsîl-i ulûm edüp müfessir ü muhaddis şehzâde-i âzâde oldu.”
“Hemân Akşemseddîn hazretleri cemî‘i
huzzâr-ı meclis huzûrunda,
"Ağlama pâdişâhım küffârın bu
Akka kal‘asından alduğı ganîmet akîdelerinden ve pişmiş helvâlarından
İslâmbol'u feth edeceğin günler pişmiş helvâ yersiz. Ammâ ol gün gâzî olup
cümle guzât-ı müslimîne adâlet eyleyüp kadı ve gâzî [ve] râzı ol" deyü
ser-i sa‘âdetinden Akşemseddîn hazretleri örf-i izâfetin çıkarup Ebü'l-feth'in
başına koyup İslâmbol fethini tebşir etdiler. Ve bâlâda tahrîr olunan hadîs-i
şerîfleri kırâ’at edüp Kara Şemseddîn-i Sivasî hazretleri
"Pâdişâhım senin hakkına kelâm-ı
Alî ile bu ebyât vârid olmuşdur" deyü bu ebyâtı kırâ’at etdi.
Beyt:
Nahnü'l-lezî bâye‘ûnâ Muhammeden
Ale'l-cihâdi mâ ye‘înâ ebeden
deyü bu eş‘âr-ı belîği tilâvet edince
cümle hâzırûn hayr du‘â edüp Fâtiha-ı kilidi tilâvet
etdiler. Ebü'l-feth ol mahalde ser-i
sa‘âdetine örf-i Şemseddîni geyüp şems-i tâbân gibi nümâyân olup eydir: "El-umûru
merhûnetün bi-evkâtihâ" deyüp cemî‘i umûrun Cenâb-ı Bâri'ye tevfîz eyleyüp
yine ilme meşgûl oldu.” (Evliyâ Çelebi, Yazma 1/24b; Matbu Yapı-Kredi Yayını,
1999: 1/37-38)
“Ve asker-i İslâm bir yere cem‘
oldukda yetmiş yedi [25b] aded mazanna-i kirâme kibâr-ı evliyâullâhdan ulu
sultânlar var idi. Cümleden biri Akşemseddîn ve Sivasî Kara Şemseddîn ve
Monlâ Gürânî ve Hazret-i Emîr Buhârî ve Monlâ Fenârî ve Cübbe Alî ve Ensârî
Dede ve Monlâ Pûlâd ve Aya Dede ve Horosî Dede ve Hatablı Dede ve eş-Şeyh
Zindânî bu makûle sultânlardan himmet
ricâ edüp Ebü'l-feth ahd etdi kim "İslâmbol devletinin nısfı sizin ve
nısfı guzât-ı müslimînin ve rub‘ı hakîrin olup mâl-ı ganâyimle her birinize
birer zâviye ve türbe ve imâret ve mekteb ve medrese ve dârü'l-hadîs tetimme-i
medârisler binâ edeyim" deyü va‘de-i kerîmeler etdi.” .” (Evliyâ Çelebi, Yazma 1/25b; Matbu Yapı-Kredi Yayını, 1999:
1/39)
“(Menâkıb-ı Yâvedûd Sultân):
Sultân Mehemmed Ayasofya'yı seyr [ü] temâşâ edüp deverân ederken Terlerdirek
nâm bir mahalde bir nûr-ı ilâhî berk urur görüp üzerine vardılar, gördiler kim
bir nûr-ı ilâhî beyâz vücûd-ı şerîf kıbleye müteveccih olup yatır. Gördüler kim
sadr-ı münevverinde kırmızı et ile Yâvedûd ismi yazılmış, hemân Akşemseddîn ve Sivasî
Kara Şemseddîn ve yetmiş aded kibâr-ı evliyâullâh buyurdular kim, "İşte
pâdişâhım İslâmbol'un elli günde feth olmasına bâ‘is bunlar idi kim hikmetullâh
ile İslâmbol'un fethini ellinci günde ricâ edüp ol gün rûh teslîm eden bu
mecâzibûndur kim mukaddemâ pâdişâhımı âgâh etmişdik" dediler.” (Evliyâ Çelebi, Yazma 1/30a; Matbu Yapı-Kredi Yayını, 1999:1/46)
“ Ammâ Ebü'l-feth Gâzî Ayasofya
ismiyle müsemmâ kenîseyi temâşâ etdükde gördü kim bu makâm bir binâ-yı azîm ve
bünyân-ı metîn-i kadîmdir ki mühendis-i hired [u] hurdedân ve mi‘mâr Ağnados
nâm tab‘-ı selîm [u] sâhib-iz‘ân bu binânın metâneti erkânında hayrân ve bu bünyânın
tarh-ı esâs ve ref‘-i kubbesin gören vâlih [ü] ser-gerdân olur. Hemân Gâzî
Mehemmed Hân bu mâ‘bed-i kadîmi telvîsât [u] müzahrafât-ı hûn-ı keşîşândan ve
esnâm [u] evsândan derûn-ı deyri tathîr edüp niçe bin yerde amberdânlar ve micmerdânlar
ile ûd [u] amberler yakup câmi‘ içre guzât-ı müslimînin demâğları mu‘attar olup
ân-ı sâ‘atde bir müfîd ü muhtasar mihrâb ü minber ve mahfil ü minâre ile ol
makâm-ı behişt-irtisâmı ibret-nümâ-yı huld-ı berîn bir câmi‘-i müslimîn edüp
ibtidâ yevm-i cum‘ada cemî‘i guzât-ı müslimîn hâzır olup salâlar kırâ’at olunup
mü’ezzinân âyetin savt-ı hazîn ile âgâze edince hemân Akşems[eddîn] ve Kara
Şemseddîn hazretleri kalkup Sultân Mehemmed'in koltuğuna girüp Akşemseddîn
imâmesin Ebü'l-feth'in ser-i sa‘âdetine geydirip imâmesi üzre bir ablak turna
teli sokup ve eline bir uryân kılıç verüp sağ tarafında Akşemseddîn, sol
tarafında Kara Şemseddîn ta‘zîm [u] tekrîm ile Mehemmed Hân'ı minbere
çıkarup dâvûdî bülend âvâz ile Elhamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn deyince cümle
guzât-ı müslimîne bir hâlet el verüp bir gırîv ü feryâd-ı şâdumânî etdiler.
Kâ‘ide-i uslûb-ıhatîb üzre hutbeyi edâ edüp nüzûl etdükde teberrüken ve
teyemmünen Akşemseddîn hazretleri Sultân Mehemmed Hân'dan me’zûn olup imâmet
etdi.”
(Evliyâ Çelebi, Yazma 1/30b; Matbu
Yapı-Kredi Yayını, 1999:1/46-47)
“ Evsâf-ı Çubuklu Bâğçe:
Bâyezîd-i Velî, Selîm-i Evvel'i şehzâde iken Tarabefsûn'dan getirüp esnâ-yı
kelâmda Bâyezîd-i Velî kahr edüp Selîm'i bu mahall-i gazabda sekiz çubuk urup
"Sekiz seneye hilâfete işâretdir. Oğlan elem çekme zikr eyle, zikr
târîhinden sonra te’dîbimle meydân-ı hilâfet senindir, al bu yediğin kuru
çubuğu yere dik, sekiz sene meyvesin yiyesin" deyü niçe rumûzlar edüp
şehzâde Selîm-i Evvel asâ-yı yâbis kızılcığı yere diküp,
"Yâ Rabbî bu kuru ağaca meyve ver
ve meyvesin meşhûr-ı âfâk eyle" deyü du‘â edüp Bâyezîd-i Velî ve Kara
Şemşeddîn hazretleri âmîn deyüp ol sâ‘at kuru kızılcık çubuğu yeşerüp berk
[u] bâr verir. Her dâne-i kızılcığı beşer dirhem gelir kerâmet-i Bâyezîd mi, Kara
Şemseddîn mi, Şehzâde Selîm mi böyle bir kuru çubuk meyve verdiğiyçün hâlâ
Çubuklu Bâğçe derler. İlâ mâşâallâh, bunda olan kızılcık bir diyârda yokdur.
Her biri beşer dirhem gelir la‘l-gûn Medîne hurmâsı kadardır.
Ba‘dehu Selîm Hân sekiz deyenek
acısına karşılık sekiz sene pâdişâh olup Bâyezîd-i Velî'nin nutk-ı
dürer-bârlarıyla "Zikrullâh eyle, ez-zikr târîhinden sonra te’dîbimle
hilâfet senindir" dedikleri vücûd bulup lafzü'z-zikr tokuz yüz yigirmi
ikide Mısır'ı feth edüp Hâdimü'l-Haremeyn olup bu Çubuklu Bâğçe'yi ma‘mûr [u]
âbâdân etdi. Ve Edirne'ye giderken Çorlu'da çorlu olup ölüp bekâ dârına gitdi.
Rahmetullâhi aleyh.”
(Evliyâ Çelebi, Yazma 1/139b-140a;
Matbu Yapı-Kredi Yayını, 1999:1/218)
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesinde, Sivasi
Kara Şemseddin’den, Fatih’in Şehzadeliğinde Manisa’da onun sohbetinde
bulunduğunu belirtir. Ayrıca, Akşemseddin ile birlikte İstanbul’un fethindeki
rolünden söz etmekte ve İstanbul’un fethinde yer alan ulema ve meşayih
meyanında zikretmektedir. Yanısıra, Ayasofya’nın Camiye çevrilip mihrap, minber
ve mahfil vaz’edilip ilk Cum’a namazı kılındığında, Kara Şemseddin’in Fatih’i
Akşemseddin ile birlikte minbere çıkardığından söz etmektedir. Evliyâ Çelebi
bununla da Kalmayarak Kara Şemseddin’in II. Bayezid devrinde de bulunduğunu
kaydederek, Beykoz-Çubuklu Bahçesinin kuruluşunu anlatırken, İkinci Bayezid, o
dönemde henüz Şehzade olan Sultan Selim ve Kara Şemseddin’i bir araya getirir
ki, Kara Şemseddin ile ilgili önceki kayıtları ile anakronik bir durum ortaya
çıkmaktadır. Fatih’in Şehzadeliğinde Manisa’da Akşemseddin ile birlikte Fatih’in hocaları arasında zikredilirken,
sonra Sultan II. Bayezid’in son dönemlerine yakın bir dönemde zikredilmesi
tarihen pek mümkün görünmemektedir.
Yanısıra, Evliyâ Çelebi, Kara Şems
olarak da bilinen, Halvetiyye'nin Şemsiyye Kolunun Kurucusu/Piri, Şemseddin
Ahmed Es-Sivasi'nin (926/1520 - Rebiülevvel 1006/Ekim-Kasım 1597) Sivas'ta
Meydan Camii avlusunda Türbesinden şu şekilde söz etmektedir:
“ Evvelâ şehr-i Sivas'ın tâ vasatında
Koca Hasan Paşa hareminin cânib-i şimâlîsinde bir âsitâne-i sa‘âdetde medfûn,
eş-şeyh Hazret-i Kara şems
Efendi Sultân: Fâtih-i Eğri Sultân
Mehemmed-i Sâlis meşâyihlerinden olup Eğre gazâsında bile idiler. Hattâ Âl-i
Osmân askeri bozulmuş iken bu azîz Mehemmed Hân'ın esb-i sabâ-sür‘ati
licâmından berk zabt edüp "Sabr eyle beğim! şimdi fırsat-ı
ganîmetdir!" deyü asâkir-i İslâm'ı cenge tergîb ederken bi-emri Hudâ
nesîm-i nusret İslâm tarafına esüp ân-ı sâ‘atde yüz bin küffârı Eğre kurbunda
Hiraştüş sahrâsında dendân-ı tîğdan geçirüp cümle guzât-ı müslimîn
mansûr [u] muzaffer olup Macâr-ı
füccârdan yetmiş altı pâre kal‘ayı feth edüp Eğre'yi metîn ü müstahkem ederler.
İlâ haze'l-ân dest-i Âl-i Osmân'da Eğre gibi hısn-ı hasîn ü sedd-i metîn-i
intihâ-yı serhadd [ü] kal‘a-i kavî yokdur. İnşâ'allah mahallinde tahrîr olunur.
Devlet-i Âl-i Osmân'da iki Şemseddîn vardır. Biri
Ebü'l-feth Mehemmed Hân ile İslâmbol fethinde bulınan Akşemseddîn'dir kim İslâmbol'ın
yedi sene mukaddem fethin Ebü'l-feth'e tebşîr etmişdi. Bursa hâkinde Türbeli
Göynük'de medfûndur. Biri dahi bu Sivasî Kara Şemseddîn'dir kim Eğri
gazâsında Âl-i Osmân'ın yüzün ak eyleyüp derûn-ı Sivas'da merkûm Hasan Paşa
câmi‘i hareminde medfûndur. Yedi sene kutbiyyete kadem basmış derler. Tarîk-i
(---) ulu sultândır. Kaddesenâ'llahu bi-sırrihi'l-azîz.”
(Evliyâ Çelebi, Yazma 3/76b; Matbu
Yapı-Kredi Yayını, 1999:3/117)
Evliyâ Çelebi önceki bölümlerde Fatihin
Şehzadeliği döneminden beri, Kara Şemseddini menkıbevi bir şahsiyet olarak menkıbelerle
zikrederken, Şemseddin Sivasi ile ilgili bölümde, Şemseddin Sivasi’nin Sultan
III. Mehmed ile Eğri seferine çıkışından ve buradaki kerametinden ve
yararlılıklarından söz etmekte ve Akşemseddin’in İstanbul’un fethindeki
kerametinden, Şeyh Şemseddin Sivasi’nin Eğri’nin fethindeki rolünden birlikte
bahsetmektedir. Ayrıca, “Devlet-i Âl-i Osmân'da iki Şemseddîn vardır.” Diyerek
Akşemseddin ve 1006/1597 tarihinde Sivas’ta vefat eden Şeyh Şemseddin Sivasi’yi
zikretmektedir. Nitekim Şemseddin Sivasî’nin türbesi halen Sivas Şehir
merkezinde Meydan Camiinin avlusunda yer almaktadır. 1006/1597’de vefat eden
Şeyh Şemseddin Sivasi hazretlerinin türbesi 1009/1600-1601 tarihinde yapılmış
olup kitâbesi şudur:
شهر سيواس ايچره اشبوجانادر
شيخ شمس الدين قطبڭ مشهدی
قدری ديدی كنبدی تاريخنی
نورله اولسون مصفّا مرقدی
١٠٠٩
Şehr-i Sivas içre işbu
cânâdır
Şeyh Şemseddin Kutbun
Meşhedî
Kadri didi künbedi
târihini
Nurla olsun musaffâ
merkadi
1009
(Bilget, 1993: 43-45)
Evliyâ Çelebi’nin Fatih devrinde
Menkıbevi bir şahsiyet olarak anlattığı, Sivasi Kara Şemseddin ile, 16. Yüzyıl
sonunda 1006/1597’de vefat eden Halvetiye’nin Şemsiye kolunun Piri Şeyh
Şemseddin Ahmed Sivasî’yi birbirine karıştırdığı anlaşılmaktadır.
En erkeni 18. Yüzyıl başları tarihli
ulaşabildiğimiz Osmanlı arşiv belgelerinde ise, mescid, Şeyh Şemseddin Mescidi
adı ile yer almaktadır:
BOA
C.EV.
627/31630
29/C/1144
Telhis-i Defterhânne-i
Âmire
Vakf-ı Merhûm Şeyh
Şemseddin Efendi der Mahalle-i Hâcc Hasan der İstanbul
Tevliyet-i mezbûre merkum
hacı Mehmed bin İsa’nın vech-i meşrûh üzere üzerine berât olunduğu … mastûrdur.
Lakin derûn-ı arzda mezkûr Eyyub berât etdirmekle merkum üzerinde kalmışdır.
Emr u fermân saâdetlu Sultânımındır.
Fi 3 Receb Sene 1144
Askerîde Kaydı Derkenâr.
Derûn-ı arzda mezkûr
tevliyet bin yüz otuz yedi senesine gelince Eyyub Halîfe bî berât mutasarrıf
olmağla inâyeten berât verildiği ruznamçe-i askerîde mastûrdur. Bâkî fermân men
lehu’l-emrindir. Fi Recebi’l-ferd Sene 1144
Mucebince Tevcîh Olunmak
Buyurulmuşdur.
4 B. Sene 1144
Der-i Devlet-mekîne Arz-ı
Dâ’i-yi Kemîne Oldur ki,
Mahmiye-i istanbul’da
El-Hâcc Hasan mahallesinde, vâki’ merhum Şeyh Şemseddin nâm sâhibu’l-hayrın
mescid-i şerifi vakfının yevmî iki akçe vazife ile tevliyetine bundan akdem bâ
berât-ı âlîşân mutasarrıf olan Kavukçu El-Hâcc Mehmed bin İsa fevt olup
mahlulünden Eyûb Halîfe’ye tevcih olundukda mezbûr Eyyûb Halîfe müteveffa
El-Hâcc Mehmed’in kaydını mahallinden terkin etdirmediğinden maâda “Bî berât
mutasarrıfım” deyu askerîden üzerine berât ve müceddeden ruznamçe-i askeriye
kayd etdirmekle minvâl-ı muharrer üzere tevliyet-i mezkûreye mutasarrıf olduğu
murtezika-i vakıfdan ve ahâli-i mahallede müseccelu’l-esâmi beş nefer müslimîn
haber vermeleriyle tevliyet-i mezbûre merkum El-Hâcc Mehmed’in mahlulünden ve
mezkûr Eyyûb’ün kasr-ı yedinden kebîr oğlu İbrahim Halîfe’ye tevcih ve inâyet
buyurulup vech-i meşrûh üzere müceddeden mahalline kayd ve yedine berât-ı şerîf-i
âlîşân sadaka ve ihsân buyurulmak ricasına vâkiu’l-hâl der-i devlet-medâra arz
u i’lâm olundu. Bâki-yi emr hazret-i men lehu’l-emrindir.
تحريراً في يوم الثامن و العشرين من جماذي الآخر لسنة أربع و اربعين و مأئة و
الف
الداعي للدولة العلية العثمانية
السيّد عمر القاضي بمدينة قسطنطينية
C.EV.
195/9728
12/Ş/1172
Vakf-ı Mescid-i Şerîf-i
merhum Şeyh Şemseddin Der Mahalle-i Hâcc Hasan der İstanbul
Vech-i Meşrûh Üzere
Defterde Masturdur. Fermân Devletlu Sultânımındır.
Fi 10 Ş. Sene 1172
Mucebince Tevcîh Olunmak
Buyurulmuşdur.
Fi 12 Ş. Sene 1172
Der-i Devlet-Mekîne
Ma’rûz-ı Dâ’î-yi Kemîne Oldur ki,
İstanbul’da Hacı Hasan
Mahallesinde Şeyh Şemseddin Efendi mescid-i şerifinde yevmî üç akça ile müezzin
ve bir akça ile âb-keş olan Mehmed bin Hüseyin ve bir akça ile ferrâş olan
Ahmed bin Hüseyin vazife-i mezbûreleri hüsn-i rızâlarıyla bâis-i arz-ı ubudiyet
Mustafa bin Halîl’e kasr-ı yed etmeleriyle kasr-ı yedlerinden mezbûra tevcih ve
berât-ı âlîşân ihsân buyurulmak ricâsı pâye-i serîr-i a’lâya arz olunur
.... العاشر من شعبان المعظم لسنة اثنتين و سبعين و مائة و الف
العبد الداعي للدولة العلية العثمانية
كاتب زاده محمّد رفيع القاضي بقسطنطينية المحروسة
C.EV.
403/20447
22/Ra./1181
Müezzinlik ve Âb-Keş ve
ferrâş
……….
Mahallinde Kaydı Derkenâr
Oluna
Telhis-i Ruûs der… Kâdi-yi
İstanbul
Vakf-ı Mescid-i Şerîf-i
Merhûm Şeyh Şemseddin Der Mahalle-i Hacı Hasan Der İstanbul
Mustafa Halîfe bin Halîl Mehmed Emin Bin Hüseyin Ahmed bin Hüseyin
Cihât-ı mezbûre vech-i
meşrûh üzere defterde mastûrdur. İstanbul Kadısı Efendi Hazretleri
nezâretlerindedir. Fermân devletlu sultânım hazretlerinindir.
Fi 20 Ra. Sene 1181
Ruûs Kaydı
İstanbul’da Hacı Hasan
mahallesinde merhûm Şeyh Şemseddin Mescid-i Şerîfi vakfından almak üzere yevmî
üç akça vazife ile müezzin ve yevmî bir akça ile âb-keş olan Mehmed Emîn bin
Hüseyin ve yevmî bir akça vazîfe ile ferrâş olan Ahmed bin Hüseyin kendi hüsn-i
rızâlarıyla yedlerinde olan tezkireleri verip mutasarrıf bulundukları
cihetlerini erbâb-ı istihkâkdan Mustafa bin Halîl Halîfe’ye ferâğ ve kasr-ı yed
etmeleriyle kasr-ı yedlerinden tevcih ve ve yedine berât-ı şerîf-i âlîşân ihsân
Buyurulmak bâbında inâyet ricasına nâzır-ı vakf İstanbul Kadısı Faziletlu
Kâtibzâde Mehmed Refî’ Efendi hazretleri arz etmeleriyle mucebince tevcih
olunup Fi 12 Ş Sene 1172 Tarihinde Ruûs-i Hümâyun verildiği mukayyettir. Fermân
devletlu, efendim sultânım hazretlerinindir.
İstanbul Kadısı Faziletlu
Efendi Ma’lûmu Olanlardan Suâl Ve İ’lâm Eylesün Deyu Buyuruldu.
22 Ra.Sene 1181
Devletlu İnâyetlu
Merhametlu Sultânım Hazretleri Sağ Olsun.
Arz-ı Hâl-i Dâ’îleridir
ki,
İstanbul’da Çırçır râhında
Hacı Hasan mahallesinde vâki’ merhûm Şemseddin Efendi sâhibu’l-hayrın binâ
eylediği mescid-i şerifin vakfından almak üzere yevmî üç akça müezzini ve imamı
ve bir akça ferrâşiye ve bir akça âb-keşi cihâtına mutasarrıf olup yedimde ruûs
tezkiresi zâyi’ olmağla merâhim-i aliyelerinden mercûdur ki, ruûs kaleminden
kaydı derkenâr ve ma’kûm-i devletleri buyuruldukda zâyi’den yedime müceddeden
ruûs tezkiresi i’tâ ve ….buyurulmak bâbında emr u fermân devletlu inâyetlu
sultânım hazretlerinindir.
Bende
Mustafa
İ’lâmı Mucebince Zâyi’den
Berât İ’tâ Olunmak Buyuruldu
Gurre-i R. Sene 1181
Ma’rûz-ı Dâ’î-yi Devlet-i
Aliyeleridir ki,
Hâmiş-i arz-ı hâlde
mastûr-ı derkenâr nâtık olduğu vech üzere El-Hâcc Hasan Mahallesinde merhûm
Şeyh Şemseddin Efendi Mescid-i Şerîfi vakfından almak üzere yevmî üç akça
vazife ile müezzin ve yevmî bir akçe ile âb-keş ve bir akçe ile ferrâş ve dört
akçe ile imam olan sâhib-i arz-ı hâl Mustafa bin Halîl nâm kimesne cihât-ı
mezkûreye mutasarrıf olduğu ma’lûmu’l-esâmi kimesneler ihbarlarıyla zâhir ve
mütehakkik olmağın yedinde olan berâtını zâyi’ etmekle mezbûrun yedine zâyi’den
berât-ı âlîşân sadaka ve ihsân buyurulmak bâbında fermân hazret-i
veliyyu’l-emrindir. Fi 27 Min Rebîilevvel Sene 1181
Mühür:
C.EV.
553/27937
27/S/1196
Kaydı Derkenâr
Ber Muceb-i Defter-i
Defterhâne-i Âmire
Der Nezâret-i Hazret-i
Kâdi-yi İstanbul
Vakf-ı Mescid-i Şerîf-i
Merhûm Şeyh Şemseddin Der Mahalle-i Hâcc Hasan Der İstanbul
Vech-i Meşrûh Üzere
Defterde Masûrdur. Emr u Fermân Devletlu Sultânım Hazretlerinindir.
Fi 3 Ra. Sene 1196
Mucebince Tevcîh Olunmak
Buyuruldu.
4 Ra. Sene 1196
Der-i Devlet-Mekîne Arz-ı Dâ’î-yi
Kemîne Budur ki,
Nezâret-i dâ’ilerinde
vâki’ evkâfdan Çırçır’da Şeyh Şemseddin Camii mütevellisi olan Mustafa Halîfe
fevt olup yeri hâli ve hizmet-i lâzimesi mu’attal kalmağla tevliyet-i mezkûre
vazife-i mersûmesiyle erbâb-ı istihkâkdan işbu bâis-i arz-ı ubudiyet İbrahim
bin Abdillah Halîfe’ye tevcih ve yedine berât-ı şerîf-i âlîşân sadaka ve ihsân
buyurulmak ricasıyla pâye-i serîr-i a’laya arz olundu. Bâki-yi emr hazret-i
veliyyu’l-emrindir
حرّر في اليوم السابع و العشرين من شهر صفر الخير لسنة ست و تسعين و مائة و
الف
الداعي للدولة العلية العثمانية
پشمقجی زاده السيّد نعمان القاضي بدار السلطنة العلية
C.EV
82/4055
09/R./ 1219
Telhis-i Defter-i
Defterhâne-i Âmire
Der Nezâret-i Kadi-yi
İstanbul Hazretleri
Vakf-ı Mescid-i Şerîf-i
Merhûm Şeyh Şemseddin Der Mahalle-i Hâcc Hasan Der İstanbul.
Ahmed Halîfe bin Hasan
El-Mütevelli
Vech-i Meşrûh Üzere
Merkûmun El-Yevm Bâ Berât-ı Âlîşân Üzerinde Olduğu Defterde Mastûr ve
Mukayyeddir. Emr u Fermân Devletlu İnâyetlu Sultânım Hazretlerinindir. Fi 13 R.
Sene 1219
Mucebince Tevcîh Olunmak
Buyuruldu
Fi 14 R. Sene 1219
Der-i Devlet-mekîne arz-ı
dâ’i-yi kemîneleridir ki,
İstanbul’da El-Hâcc Hasan
Mahallesinde Merhûm Eş-Şeyh Şemseddin Efendi mescid-i şerifi vakfının yevmî iki
akça vazife ile mütevellisi olan Ahmed Halîfe ibn Hasan kendi hüsn-i rızasıyla
mutasarrıf olduğu tevliyet-i mezkûreyi erbâb-ı istihkâkdan işbu bâis arz-ı
ubudiyet Abdülfettâh Halîfe İbn El-Hâcc Mustafa’ya ferâğ ve kasr-ı yed ve
yedinde olan tezkiresini teslim etmekle fâriğ-i mezbûrun kasr-ı yedinden
tevliyet-i mezkûre vazife-i mersûmesiyle mezbûr Abdülfettâh Halîfe’ye tevcih ve
yedine berât-ı şerîf-i âlîşân sadaka ve ihsân buyurulmak ricasına pâye-i
serîr-i a’laya arz olundu. Bâkiyu’l-emr limen lehu’l-emrindir
حرّر في اليوم التاسع من ربيع الآخر لسنة تسع عشرة و مأتين و الف
العبد الداعي امين پشازاده محمد أمين
القاضي بدار الخلافة العلية
Mevlana/Şeyh Şemseddin Efendi’nin
türbesinde yer alan iki kitâbe türbenin alıntıladığımız son belgeden bir yıl
sonra 1220/1805-1806 tarihinde esaslı tamirden
geçtiği anlaşılmaktadır. Buradan Mescidin de birlikte tamir edilmiş olabileceği
sonucuna da vara biliriz:
ابوالفتح سلطان محمّد خان
مشايخلرندن افضل الفضلا
اعلم العلماء مرحوم و مغفور له
الشيخ خواجه شمس الدّين
افندی روحنه الفاتحه
سنه ١٢٢٠ سنه ٨٥٧
Ebu’l-Feth Sultan Muhammed
Hân
Meşâyihlerinden
efdalu’l-fudelâ
A’lemu’l-ulemâ merhûm ve
mağfûr leh
Eş-Şeyh Hâce Şemseddîn
Efendi Ruhuna El-Fâtiha
Sene 1220 Sene 857
Yine 1220/1805-1806 tarihli diğer
kitabeden, bu tarihteki tâmiratın Esma Hatun adlı bir hayırsever kadın
tarafından gerçekleştirildiği tesbit olunabilmektedir:
صاحب (صاحبة) الخيرات مرحومه اسما
خاتونڭ روحنه فاتحه
سنه ١٢٢٠
Sâhibu’l-Hayrât (Sahibetu’l-Hayrât)
Merhûme Esmâ
Hatunun ruhuna Fatiha
Sene 1220
Bu Cami-Mescid ile alakalı olarak,
Ayvansarâyî Hadîkatu’l-Cevâmi’de ise şu kayıtlara yer vermektedir:
“Çırçır Mescidi fevkâni
olup, bânîsi Şeyhülislâm Kâdızâde Ahmed Şemseddîn Efendi’dir. Hâfız Paşa Câmii
kurbunda defn olunduğu tarihdir: 988. Mahallesi yoktur. Der kurb-ı zeyrek.
Rahmetullahi Aleyh. “ (Ayvansarâyî, Hadîka, Yazma, 1193:31a; Hattat Râkım
Nüshası, 1231:38a; Mütercim Asım
Tashihli Nüsha, 1233:32a )
Hadîka sahibi Ayvansarâyi, Camiin bânisi Mevlâna/Şeyh Şemseddin Efendi’yi 988/1580’de vefat edip, Küçük Karaman’da (Bugünkü Fatih-Malta, Fatih Caddesi), Hafız Ahmed Paşa camii/Külliyesi’ndeki, Cumhuriyet döneminde ortadan kalkmış olan, Dârul’Kurrâ civarında yer alan türbesinde defnedilmiş olan 16. Şeyhülislâm Kadızâde Ahmed Şemseddin Efendi ile karıştırmıştır. Hatta, Türbesi ittisalindeki Hafız Ahmed Paşa Dâru’l-Kurrası Şeyhülislâm Ahmed Şemseddin Efendi’ye ait, onun binası zannedilip, daha da yanıltıcı olan, Çırçır’daki Şeyh Şemseddin Mescidinin bitişiğinde olduğu dahi kaydedilmiş:
(Müstakimzâde, Devhatu’l-Meşâyih, Küçük
Said Paşa Yazmaları, 349: 8a-8b; Devhatu’l-meşâyih ve Zeyli, Matbu, 1978:
28-29; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, 3/164; İlmiye Salnânmesi, 1334:393;
Altunsu, 1972: 37)
Nevîzâde Atâyî ise, Şekâik Zeyli’nde
“ Dokuz yüz seksen sekiz Rebiu’l-âhirinin on birinci günü yevmi Erba’a’da
maraz-ı Su’i’l-mi’de’den vefat idüp Küçük Karaman rehgüzârında i’dâd eylediği
kubbe-i sikâyede defn olundu…
Hayrâtından Çukur Hamamına karîb
hâneleri mukâbilinde Mescid-i Şerif ve Dârulkurrâsı vardır. Pederlerinin
Edirne’de olan mescidini tevsi ve ta’mîr ve idârâtını takrir ve teksir
eylemişlerdir. “ (Atâî, Zeyl-i Şekâik, Cilt. 1, 1269: 259-261)
“Çukur Hamam, Fatih Külliyesinden ,
Başkurşunlu Medresesinin hemen yakınında idi. 1934 yılına ait Şehir Rehberi’ne
göre, Ders Vekili Sokağı, Yesârizâde Caddesi, Hattat İzzet Sokağı ile Mektepli
Sokağı arasındaki adada idi. 1882 tarihli 19. Asırda İstanbul Haritası
paftasında (C.5) yalnız Çukur Hamam Sokağı adı kaydedilmiştir. “ ( Haskan,
1995:123)
Çukur Hamam’a F.R Kauffer’in 1819
Tarihli İstanbul Planı/Haritasında açıkça yer verilmiştir.
Çukur Hamam Sokağı, 1918 Tarihli Necip
Bey Haritasında da yer almaktadır:
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesinde İstanbul
Hamamları ve Camilerini sıralarken Çukur Hamamı ve Şeyhülislâm Kadızâde Ahmed
Şemseddin’in Çukur Hamamı yakınındaki mescidinden söz etmektedir:
“Mülhidlere Çukur Hammâm”
“ Çukur Hammâm kurbünde Kadızâde Mescidi.”
(Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Yazma Nüsha, 1/90b, 96b; Matbu Nüsha, Yapı-Kredi
Yayını, 1999:1/149,140
19. Yüzyıl sonlarında, muhtemelen 1894
Depremi neticesinde ortadan kalkmış olan Çukur hamam yakınlarında iki cami daha
bulunmaktaydı. Tetimme Medreselerinin alt köşesindeki Kepekçiler Mescidi ile
Kepenekçi Ali Çelebi Mescidi. Çukur Hamam yakınındaki Şeyhülislâm Kadızâde Ahmed Şemseddin Efendi Mescidine
ilişkin Atâyi’nin Şekâik Zeyli ve Evliyâ Çelebi’nin kaydı dışında herhangi bir
vakıf, arşiv vs. kaydına rastlanılmadığı gibi, o civarda bir Dâru’l-Kurrâ
kaydına dahi rast gelinmemiştir. Şeyhülislâm’ın Küçük Karaman’daki türbesi
civarındaki Cami, Medrese, Sebil, Dârulkurrâ ve Kütüphane ve Çeşmeden
müteşekkil Hafız Ahmed Paşa Külliyesinin Darulkurrâsı ile karıştırılmış
olabilir. Nitekim, Camiin halen mevcut kitâbesinde Darulkurra da
zikredilmektedir:
مقتضای وزرا حضرت حافظ پاشا
يسّرالله له مايتمنّي و يشاء
چار ركن حسنات اولماغيچون
ياپدردي
جامع و مدرسه و چشمه و
دارالقرّاء
دمبدم آب سبيلندن ايچر ابن سبيل
سلسبيل ارماغينڭ زوقن آلورلر
گويا
ايلدی چونكه او عالي همم اعلی
حسنات
انعم الله عليه الدرجات العليا
علما و فضلا مجمعيدر هر بر طرفی
اوليجق بويله محلّنده گرك اويله
بنا
حافظيّه آنڭ اولدی علم و تاريخي
غم دگل مدت عمر ايله اولونر
احصاء
Muktedâ-yı vüzerâ Hazret-i
Hâfız Paşa
Yesserullahu lehu mâ
yetemenna ve yeşâ
Çâr rükn hasenât olmağiçun
yapdırdı
Câmi’ u medrese vü çeşme
vü dâru’l-Kurrâ
Dembedem âb-ı sebîlinden
içer ibn sebîl
Selsebîl ırmağının zevkin
alırlar gûyâ
Eyledi çünki o âlî-himem
a’lâ hasenât
En’amellahu
‘aleyhi’d-derecâte’l-‘Ulyâ
Ulemâ ve fuzalâ mecma’ıdır
her bir tarafı
Olıcak böyle mahallinde
gerek öyle binâ
Hâfıziyye ânın oldı ‘alem
u târîhi
Gam değil müddet-i ömr ile
olunur ihsâ
1004
İkinci kubbe veziri ve sadâret kaymakamı da olan Hafız Ahmed Paşa’nın 1004/1595-96 tarihinde inşa ettiği Küçük Karaman Caddesi üzerindeki camiin 14 odalı medresesi, Daru’l-Kurra’sı, sebili ve çeşmesi bulunmaktaydı. Kuzeybatı tarafında yer alan Dâru’l-Kurrası yola gitmiş olup ihyâ edilememiştir. Çeşmesi ise medresenin Hafız Ahmed Paşa sokağına bakan güneybatı duvarında halen mevcut olup bakımsızdır. Üzerinde sadece “Hâfız Paşa حافظ پاشا ” yazısı bulunan bir kitâbe vardır.
Camiin 90'lı yıllarda ihyası sırasında medresenin kuzeybatı duvarına kesme taştan yeni bir çeşme de ilâve edilmiştir. Yeni ilâvelerle kubbeli son cemaat yerleri uzatılmıştır. Hadika’nın kaydına göre cami dolaplarında bulunan vakfedilmiş yazma eserlerden kalan 36 yazma eser ise bugün Süleymaniye kütüphanesindedir.
(Ayvansarâyî, Hadîka, Yazma, 1193: 36b; 1231:44b; 1233: 38a-38b; Matbu 1281:1/87-88; Mecmuâ, Yazma.1179: 96b; Matbu.1985:293; Öz, 1997:1/66; Fatih Camileri, 1991:114-115)
1990’lı yıllarda ihyâ edilen cami ve
medrese yeniden esaslı tamir edilmiş, Dâru’l-Kurrası ise yola gittiğinden ihyâ
edilememiştir.
1918 Fatih Yangını Sonrası
Hafız Ahmed Paşa Camii ve Külliyesi. Arkada Yola Giden Dâru’l-Kurrâ’nın Harabeleri
Görülmektedir.
Şeyh Şemseddin Cami/Mescid vakfı
ilgili olarak, gerek 1009/1600 Tarihli “İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri
gerekse Osmanlı Arşiv belgelerinde, Şeyhülislâm Kadızâde Ahmed Şemseddin
Efendi’ye herhangi bir atıfta bulunulmamıştır. Yanı sıra, Tahrir Defterlerinde
yer alan Vakfiye kaydında Vakfiyenin 946/1539 Tarihinde Ebussuud Efendi imzası
ile tanzim edilmiş olduğu belirtilmektedir. 918/1512 Tarihinde tevellüd eden,
Kadızâde Şemseddin Efendi’nin 946/1539 Tarihinden önce böyle bir Mescidi
yaptırmış ve vakfetmiş olması ihtimalden uzaktır. Kaldı ki, Camiin bânisi ve
Vâkıfı olan Mevlana/Şeyh Şemseddin Efendi’nin Mescidinin ittisalindeki
kabri/türbesi kitâbeleri muahhar olmasına karşın günümüze gelebilmiştir.
Çırçır/Şeyh Şemseddin Mescidi 1261/1845
ve 1264/1848 tarihli İstanbul Mühendishane haritası ve camiler haritasında Çırçır Mescidi No:
120’de yer almaktadır.
Çırçır Mescidinin, Hacı İsmail Beyzâde
Osman Bey’in, 1304 tarihinde neşredilen Mecmuâ-i Cevâmi مجموعۀ جوامع adlı eserinin Birinci
Cildindeki listede sadece ismi zikredilmektedir. Başka bir kayda yer
verilmemektedir. (Hacı İsmâil Beyzâde Osman, Mecmuâ-i Cevami, 1304:26)
Yine türbe duvarında, türbede kandil
yakmak için, Kirişçi Nuri Ağa’nın tasarrufundaki Çukur Çeşme Gediğinden
(Muhtemelen Molla Zeyrek Camii önündeki, Ahşap Saliha Hatun Mektebi’nin altında yer alan merdivenle
inilen büyük Çukur Çeşme) ayda üç kuruş ve Fatih Hademesi Orta Sandığından
aylık üç kuruş olmak üzere aylık altı kuruşun vakfedildiğine dair
1303/1885-1886 tarihli son bir kitabe daha bulunmaktadır:
كريشجی نوری اغانڭ متصرف اوديغی چقور
چشمه گديگندن شهری اوج و فاتح خدمه سی
اورته صانديغندن اوج غروشكه شهری
التی غروش خواجه شمس الدين حضرتلرينڭ
تربه سنه ايقاد قناديل ايچون وقف ايلمشدر
١٣٠٣
Kirşçi Nuri Ağa’nın
mutasarrıf olduğu Çukur
Çeşme Gediğinden şehrî üç
kuruş ve Fâtih hademesi
Orta Sandığından üç kuruş
ki şehrî
Altı kuruş Hâce/Hoca
Şemseddin Hazretlerinin
Türbesine îkâd-ı kanâdîl
içün vakf eylemişdir
13
Yukarıda, alıntıladığımız belgelerden
de, Mevlâna/Şeyh Şemseddin Mescidinin, 946/1539 Tarihinden önceki bir tarihte
yaptırılmış olduğu, Mescid bânisinin bu tarihten önce vefat etmiş oluğu,
tevliyetinin kızlarından itibaren evlâda ve sonra Rumeli Kazaskeri/Sadrının
Mütevelli tayinine meşrut kılındığı, Cum’a namazı kılınmayıp bu suretle minber
vaz’edilmediği anlaşılmaktadır. Hatta, bunun yerine Hacı Hasanzade mahallesi ve
civarında halkın Cum’a namazını eda etmekte güçlük çektiği ve çevrede de Cum’a
Namazı eda edecek Cami bulunmadığından, mahalleye adını veren Hacı Hasanzade
Mescidinin minber ve Hatiplik ciheti konularak Cum’a namazı kılınabilecek bir
camiye tahvili ricası ile İstanbul kadısının 23 Safer 1091/25 Mart 1680 tarihli arizası bulunmaktadır:
AE. SMMD.IV.
7/709
23/S/1091
Telhis
İstanbul Kadısının Arzıdır
Hacı Hasanzâde mahallesine
karîb mahalde câmi olmayup ahâli-yi mahalle Salât-ı Cum’a’da ‘usret
çekmeleriyle ashâb-ı hayrâtdan Muhammed nâm kimesne mahalle-i mezburede vâkî
mescidi kendi malıyla Hasbeten Lillâhi Ta’ala câmi’ eylemek murâd etmekle İzn-i
Humâyunları erzânî buyurulmak bâbında inâyet ricasına arz eder. Emr u fermân
şevketlu ve kerâmetlu ve mehâbetlu padişahımındır.
Der-i Devlet-Mekîne Arz-ı
Dâ’î-yi Kemîne Oldur ki,
Mahmiyye-i İstanbul’da
El-Hâcc Hasanzâde mahallesi sükkânından Mehmed Efendi nâm kimesne Meclis-i Şer’a
gelüp takrir-i kelâm idüp mahalle-i mezbûreye karîb mahallâtda câmi’-i şerîf
olmamağla şiddet-i şitâ’da ahâli-yi mahalle-i mezbûre ed-yı Salât-ı Cum’a’da
ziyâde meşakkat çekmeleriyle mahalle-i mezbûre mescid-i şerifine edâ-yı Salât-ı
Cum’a içün minber vaz’ idüp hatîb vesâir vezâifi üçün kadr-i kifâye vakf etmek
murâd eyledim. Mescid-i mezbûrda edâ-yı Salât-ı Cum’anın şerâiti mevcude
olmağla, mescid-i merkum câmi’-i şerîf olmak üzere arz olunmak iltimas etmeğin
fi’l-vâki’ mescid-i mezbûr câmi’-i şerîf olmağa sezâ ve şerâyit-i edâ-i Salât-ı
Cum’a dahi mevcûde olmağın ol ki vâki’-i hâldir, der-i devlet-medâra arz
olundı. Fermân men lehu’l-emrindir.
في اليوم الثالث و العشرين من صفر الخير لسنة احدی و تسعيد و الف
العبد الداعي ابراهيم
القاضي بقسطنطينية
Yanı sıra, Şeyh Şemseddin Mescidi çevresinde, vâkıf-ı mumaileyh tarafından Dâr-ı Ta’lim yanında bir ekmek fırını[1] ve mescidi bitişiğinde iki dükkanın da vakfedildiği ve âb-keşlik cihetinden bir kuyunun bulunduğu da aynı şekilde anlaşılmaktadır ki, bu kuyu dükkanların önünde son dönemlere kadar işlemekteydi. Son yıllarda Kuyunun üstü betonla kapatıldı.
Kuyunun yanında bulunan kitabeli mermer su haznesi ise son dönemlerde gittikçe harap duruma gelmiştir.
Mescidin ise 19. Yüzyılın ikinci yarısındaki bir tarihte bir yangın neticesinde veya başka bir sebepten harap hale gelip ortadan kalktığı tahmin edilmektedir. Cami ve ona mülhak vakıf dükkanları ve türbenin bulunduğu alan, belediyeye ait 25. Parsel dışında, bir şekilde zamanla şahıs mülkiyetine geçmiştir.
Osmanlı’nın son dönemine ait
kuyunun yanındaki su haznesi kapağındaki
kitâbe şu şekilde okunmaktadır.
واپور كموری قومپانيه سی ناتورلرندن مرحوم و
مغفور أمين بگڭ روحيچون زوجه سی شريفه خديجه خانم وقف ايلمشدر
“Vapur
kömürü kumpanyası naturlarından merhûm ve mağfur Emin Beğ’in ruhu içün zevcesi Şerîfe
Hadîce Hanım vakf eylemiştir.”
Dükkanların önündeki halen mevcut
çınar ağacının altında 70’li yılların başlarında, buzdolabı kullanımının yaygın
olmadığı o mahalle ve civarındaki semt sakinlerine talaşla kaplı buz kalıpları
satılırdı. Buzlar testere ile kesilerek müşterilerin kaplarına konurdu. Ayrıca yine bu çınarın altına üzerine şerbet dökülen muhallebi ve kuş lokumu da satılırdı. Bugün
mevcut, ana yola bakan üç dükkanın esasının Vakfiyede vakfedilen iki dükkan’a
dayandığı tahmin edilebilir.
Bibliography
Altunsu, Abdülkadir, 1972.
Osmanlı Şeyhülislâmları, Ayyıldız Matbaası, Ankara
Ayvansarâyî, Hafız
Hüseyin, Hadîkatu’l-Cevâmi’, Yazma, Topkapı S. K., H.1568;31a; Hattat Mustafa
Râkım Nüshası; İst. Üniv. Mrkz. Kütüp. TY. 8872. 1231: 38a; Mütercim Asım
Tashihli Nüsha, İst. Üniv. Mrkz. Kütüphanesi, TY. 8868. 1233/32ab; Matbu Nüsha,
Dâru’t-Tibâ’ati’l-Amire, İstanbul 1281: 1/73; A. Nezihi Galitekin Yayını,
İşaret Yayınları, İstanbul2001:118
Ayvansarâyî, Hâfız
Hüseyin, 1179/1765-66. Mecmuâ-i Tevârih, Yazma, Müellif Hattı, Topkapı Sarayı
Kütüphanesi, Hazine:1565
Ayvansarâyî, Hâfız
Hüseyin, 1985. Mecmuâ-i Tevârih, Hazırlayanlar: Fahri Ç. Derin-Vâhid Çabuk;
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 3092, Edebiyat Fakültesi
Basımevi, İstanbul
Baltacı, Dr. Cahid, 1976.
XV. – XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, Teşkilât-Tarih, İrfan Matbaası,
İstanbul
BOA, Arşiv Belgeleri, C.EV
627/31630, 195/9728, 403/20447, 553/27937, 82/4055; EV. HMH.d 6590; AE.
Bilget, N. Burhan, 1993. Sivas Anıt Mezarları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Sanat Tarihi Dizisi, 26-2, Ankara
Evliyâ Çelebi,
Seyahatnâme, Yazma Nüsha, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Cilt: 1-3, Bağdat:
304-305
Evliyâ Çelebi,
Seyahatnâme, 1999. Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı, Cilt: 1,3,
Yapı-Kredi Yayınları, İstanbul
Fatih Camileri, 1991,
Türkiye Diyanet Vakfı Fatih Şubesi, İstanbul
Hacı İsmâil Beyzâde Osman
Bey, 1304. Mecmuâi-i Cevâmi’, Cilt.1, Karabet ve Kasbar Matbaası, Dersaâdet
Haskan, Mehmet Mermi,
1995. İstanbul Hamamları, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları, İstanbul
İlmiye Salnâmesi, 1334.
Matbaa-i Âmire, İstanbul.
İstanbul Vakıfları Tahrir
Defteri, 953/1546 Tarihli, Osmanlı Arşivi, T.T.d 251
İstanbul Vakıfları Tahrir
Defteri, 953/1546 Tarihli. 1970.
Neşredenler: Ord. Prof. Ömer Lütfi Barkan, Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Fetih
Cemiyeti, İstanbul Enstitüsü, 61 Sayı. Baha Matbaası. İstanbul
İstanbul Vakıfları Tahrir
Defteri. 1009/1600 Tarihli. 2004. Hazırlayan: Doç. Dr. Mehmet Canatar. İstanbul
Fetih Cemiyeti. Özal Matbaası. İstanbul.
Mehmed Süreyya, 1311.
Sicilll-i Osmânî, Cilt.3. Dâru’t-Tibâeti’l-Amire, İstanbul.
Müstakimzâde Süleyman
Saadeddin, Devhatu’l-Meşâyih, Yazma, Küçük Said Paşa Yazmaları, No: 349
Müstakimzâde Süleyman
Saadeddin, Devhatu’l-Meşâyih, Yazma, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi
Yazmaları, TY. 535
Müstakimzâde Süleyman
Saadeddin, Devhatu’l-Meşâyih ve Zeyli, Litog , İstanbul
Nevîzâde, Atâyî, 1269.
Zeyl-i Şekâik-i Nu’m’aiye, Tab’hâne-i Âmire, İstanbul.
Öz, Tahsin, 1997. İstanbul
Camileri, Cilt. 1-2, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara
Ünver, A. Süheyl, 1996.
İstanbul’un mutlu Askerleri ve Şehit Olanlar, İstanbul Risâleleri, Cild 5
içinde, Risale 29, İBB Kültür İşler Daire Başkanlığı Yayınları, No:19, İstanbul
[1] Vakfiye
metninde vakfedildiği belirtilen Ekmek Fırınının bitişiğinde yer aldığı, Dâr-ı
Ta’lim, muhtemelen Mahalleye adını veren Hacı Hasanzâde Cami ve Medresesi ile
birlikte vakfiyesinde vakfedilen Hacı Hasanzâde Mescidi yakınındaki
Muallimhane’dir:
Mahalle-i Mescid-i Hacı Hasan-Zâde
Vakf-ı El-Merhûm Mustafa bin El-Hâcc Hasan
…..
El-Masraf
Cihet-i Mu’allim der kurb-i Mescid-i vâkıf Fi Yevm 5
Be cihet-i eytâm
Fi Şehr 200
…….
Şart-ı Vâkıf :
Matbahda ta’âm pişüp on beş çanak talebe-i medreseye ve yedi çanak mu’allimhâne
eytamına ve bir çanak aşçıya olup cümlesi kadrde ve etmekde (ekmekte) beraber
ola…. “
(İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri, 953/1546 Tarihli,
1970:247-248; 1009/1600 Tarihli, 2004:
385-386)
Yorumlar
Yorum Gönder