Seyyid Şeyh Ubeydullah En-Nehrî En-Nakşibendî El-Hâlidî İle İlgili Bazı Belgeler-1

 


Seyyid Şeyh Ubeydullah En-Nehrî En-Nakşibendî El-Hâlidî İle İlgili Bazı Belgeler-1




Seyyid Şeyh Ubeydullah En-Nehrî  En-Nakşibendî El-Hâlidî  İle İlgili Bazı Belgeler-1

Seyyid Ubeydullah En-Nehrî’nin Mekke-i Mükerreme’ye Mecburî İkâmete Gönderildiğinde Yazdığı Farsça Şiir Ve Tercümesi.




للسيّد عبيد الله قدّس سرّه فی وقت استغرابه الی مكّة المكرّمة

 

ای فلك ظالم فلك از دست جورت چون كنم

خاندان بربادِ دادی حسرتا من چون كنم

حسرت حبّ الوطن در دل خدايا چون كنم

طاقت غربت ندارم پادشاها چون كنم

من كه اولاد حسينم زِين مصيبت عار نيست

من بغربت ميروم امّا صغيران تاب نيست

هجرت روض پدر مشكل ندانم چون كنم

هجر روض شيخ صالح كی توانم چون كنم

اهل شمدينان چو اهل كوفه اند اندر وفا

بر جفاها صبر سازم حسبناالله و كفی

يوسفم من نيست يعقوبم كه گويد اسفا

مصر ما شد كعبة الله زادها الله شرفا

صبر كن ای من يسمّی بعبيدالله نام

اية لا تقنطوا دائم بفرمان ای دلام

اهل نهری جملگی غمناك هستند چون يتيم

تخت سلطان جهان عبدالحميد بادا قديم

 

 

 

 

 

Ey felek, zalim felek senin elinden neler çekiyorum, nasıl  yapayım verdiğin eza ve cefâdan

Hanedanı/aileyi yele verdin, hasreta, nasıl  edeyim

Gönülde vatan sevgisi hasreti, Ey Rabbim, nasıl edeyim

Gurbete takatım yoktur, Ey Padişah, nasıl edeyim

Ben ki, evlâd-ı Hüseyn’im, bu musibetten âr duymak olmaz

Ben gurbete gidiyorum, ama çocukların takati yok

Pederin ravzasından hicreti müşkil bilmem, nasıl edeyim.

Şeyh Salih’in ravzasından ayrılık, nasıl yapabilirim.

Ehl-i Şemdînan, Vefa göstermede, Ehl-i Kufe gibidirler.

Cefâlara sabrederim, Hasbunallah Ve Kefa (Allah (C.C) bize yeter ve kâfîdir.)

Ben Yusuf’um, Esefa diyecek Yakub’um yok

Bizim Mısr’ımız oldu Ka’betullah, Allah (C.C) Şerefini Artırsın

Ey Ubeydullah nâmıyla isimlendirilen, sabret!

Lâ Taknutû âyetini, dâima hatırlat ey gönlüm!

Cümleten Nehrî ehli, yetimler gibi gamlı ve kederlidir

Cihan Sultanı Abdülhamîd’in tahtı  olsun  kalıcı!

 

 

Şeyh Seyyid Ubeydullah En-Nehrî’nin Sultan II. Abdülhamîd’e Gönderdiği Arîza

 





Mübârek Ve Mes’ûd ‘Atebe-i ‘Ulyâ-yı Hilâfet-i ‘Uzmaya derkâr Olan Kemâl Tumû’ Ve Ve İmtisâl-i Dâ’iyâneme Bi’l-İ’tizâr ‘Arz-ı Hâl-i Durr-İ’timâl-i Dâ’iyânemi Tekrâra İctisâr Ederimki,

Millet-i beyzâ-i İslâmiyeye devr-i gavâil olan’asr-ı hâzırda himem-i i’câzkârâne ile beyza-i ümmet-i Muhammediyeyi sademât-ı diniye ve dünyeviyeden mahfuz buyuran zât-ı fârûkî-sıfat imamu’l-müslimîn ve mutâ’i’l-mü’minîn efendimiz hazretlerinin istihsâl-i  rızâ-yı maâlî-irtiza-yı hümayunları uğrunda bezl-i vücud ve mevcud etmek bi’l-cümle zümre-i muvahhidînin ve bi’l-hassa dâ’i-yi kemîne ve dîrînenin şer’an farîza-i zimmeti olduğunu  الحمد لله ثمّ الحمد لله  El-Hamdu Lillah Sümme El-Hamdu Lillah mu’tekid bulunduğum ve her zaman mucib-i mübâhât-ı bî pâyânım olan emr u fermân-ı hazret-i Zillullahî’ye mahz-ı imtisâli  الشكر لله ثمّ الشكر لله  ‘izz u şeref-i bî misâl bildiğim ecilden kezâlik evvel ve âhir ehemm ve akdem makâsidim mahza i’tilâ-yı şevket u câh-ı cenâb-ı hilâfetpenâhî uğrunda mâ hasal-ı iktidârımın eslah vechile tarîk-i sarf u bezlini öğrenmek olduğundan hakk-ı ahkarâneme bu def’a şeref ta’alluk eden irâde-i merâhimâde-i cenâb-ı şehriyârînin şerefvusûlü akabinde heman hâmî-yi İslâm ve mâhî-yi küfr ve ezlâm olan emîrulmü’minîn efendimiz hazretlerinin ‘atebe-i bûsi-yi istân-ı ma’delet-bünyânlarına püyân ve üç aydan beri iktisâb-ı saâdet ve şeref etdiğim Dârussaâdetişşerife de ânen feân.ve eslah-ı vech ve tarîkındâ’i-yi kemîneye irâe buyurulması hususunda şerefsudûr edecek emr u fermân-ı hazret-i cihânbânîyi ‘azîm bir intizâr ile  müterassıd ve nigeran oldum ise de ber mukteza-yı kader şimdiye kadar o ni’metgirân-ı kıymetden mahrûmiyetim yüzünden dûş-i bîtâb u  tevânım dağın bile tahammül edemeyeceği bârgirân-ı gamm ve endûh altında kalıp ezilmekde ve inâyet-i  şâhâneden şifâ-yı ‘âcilini beklediğim za’f ve marazım dahi rûz be rûz ez’âf emsâline varmakdadır. Sâlif ve âtî ma’rûzât-ı kemterânem ile huzûr-ı sâdetmevfûr-i hazret-i hilâfetpenâhîyi tasdî’a cesâretim her ne kadar dâire-i haddimden hâric ise de yine dîn u devlet-i ebed müddetin farz-ı ‘ayn bildiğim menâfı’ı nokta-i nazarınca haddimi tecâvüze cesâret buluyorum.

Hâlik-ı âlemin bu zayıf kuluna lâyık gördüğü ni’met-i tahdîsi kabîlinden olarak dâ’i-yi kemîneleri Rus muhârebe-i zâilesinde Kürdistan’dan asâkir-i muâvene cem’iyle Bâyezîd ve Revân semtine azîmetle emr u fermân buyuruldukda süvâri ve piyâde lâ akall kırkbin (40.000) nefer ekrâd-ı Osmâniye dilâverânını asla ta’yîn ve maâş almaksızın ve Beytülmâl-ı müslimîne bâr olmaksızın mevki’-i muhârebeye yetiştirip yedi ay müddet dîn u devlet-i ebed-müddet uğrunda re’y-i mihrârâ-yı şehriyâriyle mahfî olmayan nice fedâkârlıklar etdiğim gibi ba’d ezîn dahi şimdilik mukaddimesi görülen ve ileride külliyen harâbiyeti müntec olacak görünen zarar ve ziyândan a’tâf-ı şâhâneyle masûn kaldığım takdirde hazîne-i devlete zerre kadar külfet vermeksizin dîn u devlet yolunda nice büyük hizmetler edebileceğimi maaliftihâr ‘arza ictisâr ederim.

Muvaffakiyet-i hâzıra-i bîmisilleri ma’lûm-ı âlemiyân olan şehinşâh-ı bî’adîl efendimiz hazretlerinin sa’y-ı belîğ ve cehd-i bîdirîğ-i mülûkânelerine bi’l-ittiba’ müşkilât-ı hâzıranın def’ vü ref’ine kadr u iktidârımca çalışmak ve istihsâl-ı rıza-yı mülukâneleri uğrunda cân-nisârı etmek maksad-ı ehemm ve a’zamı evvel ve âhir dâ’i-yi kem înenin habbetü’l-kalbî makamında olup hakâik-i ma’rûza-i kemterâneme ibtinâen ‘arz-ı tevakku’um bilhassa şu oluyor ki, istirahat-ı zâtiyem veyahud menfaat-ı şahsiyem gibi hiç matlûbum olmayan cüz’iyât ile mazhar-ı âtıfet buyurulmaklığıma bedel dîn u devlet-i ebed-müddetin menâfi’-ı mübreme ve mühimmesini ve re’s-i hudûdda memâlik-i celîle-i şâhânenin tezyîd-i ârâyişini mucib sâir ahvâl ve husûsâtın meşmûl-i nazar-ı iksîr- eser buyurulup icrâ-yı icâbına irâde-i kerâmet’âde-i şâhânenin şerefmüte’allik etmesi her cihetle esah ve eslah olsa gerekdir.

 

Şöyle ki, habbetü’l-kalb-i dâ’iyânem olan i’tilâ-yı şevket u câh-ı cenâb-ı hilâfetpenâhî uğrunda mâhasal-ı iktidârımın ne vechile sarf u bezli gerek olduğu ve rızâ-yı maâlî-irtizâ-yı şâhânenin ne sûretle tahsîli mümkün olacağı keyfiyeti dâ’i-yi kemîneye irâeden sonra her ân ve zamân hedef-i iğrâz-ı İrâniyân olan ebnâ-yı vatanımı tarîk-ı Hakk ve istikâmetde sâbit-kadem etmek ve doğrudan doğruya fevâid-i müstahselesi devlet-i matbûama âid olan emlâkımı idâreye nezâret eylemek  içün ya zâviye-i dâ’iyâneme avdetim veyahud gerek Musul ve gerek Van’da ikâmetim in’âm ve ihsân buyurulur ise harâbiyet-i hâzıradan kurtulabileceğimden maâda dîn u devlet-i ebed-müddetime husûsen makâm-ı akdes-i hilâfetin tezyîd-i ‘izz u şerefine farz-ı ayn bildiğim hidemât-ı lâyıkayı ceddim Hazret-i Fahru’l-Âlemîn’in inâyeti ve pîrim Şah-ı Nakşibend’in ruhâniyeti şerefiyle eâzim-i ümmet-i Muhammediyenin gıbtasını mucib olacak sûretde icrâ edebileceğime ümidim kavîdir.

Bugünlerde hudûd-ı hâkâniyeyi tecâvüzle devlet-i ‘aliyye tebaasından on-onbeş kura-yı mâmureyi nehb ve gârete ve katl-i nüfusa cesâret eden İran asâkiri emlâk-ı kasîrânemin İran’da vâki’ iki sülüsü ile hâk-ı pâk-ı Osmânîde bulunan diğer sülüsünün mâmur mikdârını harâb ve yebâb etmekle âile ve zâviye-i dervîşânemin vech-i maişetini külliyen bozdu.

Ceddim Fahru’l-âlemîn’in hürmetine riâyet etmeyenn ve hânedân-ı Gavs-ı Gîlânî ile tarîk-ı sünnet-refîk-i Nakşibendî’nin izmihilâlini arzu eden hükümet-i İraniye yüzünden şimdiki halde âile ve zâviye-i dervîşânemin uğradığı hasar ve felâket-i âl u evlâd-ı Resûl hakkında   meşhûd-i dîde-i iftihâr olan re’fet ve şefkat-ı hazret-i hilâfetpenâhîyi ziyâdesiyle câlib bir derecede olup Der’aliyye’de tevakkufum ise o hasar ve felâketin cebr u iltiyâm fırsatını fevt etdirmekde ya’ni hâk-i pâk-i Osmânî’de kalan emlâkime nezâret ile kısmen olsun cebr-i mâfât edebilmekliğimi buraca devâm-ı ikâmetim muhâle hemhâl kılmakda olmağla kış gelmezden ve za’f ve marazım daha ziyâde kesb-i şiddet etmezden evvel ya vatanıma avdetime veyahud vatanıma karîb emâkinin birinde ikâmetime irâde-i şefkatmu’tâde-i hazret-i tâcdârînin şerefsudûru bâbında ve her hâlde emr u fermân şevketlu mehâbetlu kudretlu ‘azemetlu pâdişâh-ı cihânbân ve halîfe-i fahr-i zamân efendimiz hazretlerinindir..

Fi 18 Zilka’de Sene 1298

Ed-Dâ’î: Ubeydullah En-Nakşibendî El-Kâdirî

 

Latin Harflerine Aktaran: Müfid Yüksel

 

Şeyh Seyyid Ubeydullah En-Nehrİ,

 

Mevlâna Halid-i Şehrezorî hazretlerinin (Vefatı:1242/1827) ecille-i hulefâsından, meşhur Seyyid Taha El-Hakkârî hazretlerinin  (Vefatı:1269/1853) oğlu olup, babasının halifelerinden ve amcası Seyyid Salih’in H.1281 tarihinde vefatının ardından[1] Nehrî’deki babasının dergâhında postnişîn olmuştur. 1853-56 Kırım savaşında, Kars cephesinde babasının müritleriyle birlikte savaşa katılıp taltifat almıştır. Tarikat icâzetini amcası Seyyid Salih’ten almıştır. 1293/1877-78 Osmanlı Rus harbinde ise Kafkas cephesindeki savaşlara 40.000 civârında gönüllü ile iştirakle Hükümet-i Seniyyeye gösterdiği hizmetlerden nâşi yine taltifât almıştır. H. 1298 tarihinde, İran’daki Kacar hanedanının babasının ve kendisinin İran hudutlarındaki müritlerinin köylerine şiddetli baskı uygulayıp, mezhep değiştirmeye zorlayınca, İran’a karşı ayaklanmaya girişmiştir. Ayaklanma esnasında 20.000’e yakın silahlı mürit/Derviş ordusu toplayabilmiş, Hemedan’ın kuzeyine kadar ilerlemiştir. bu ayaklanmada Osmanlı idaresi önce destek vermişse de[2] hadise sonradan İran, Osmanlı ve Rusya arasında büyük bir krize sebebiyet verince Osmanlı idaresince bölgeden alınarak önce istanbul’a zorunlu ikâmete tâb tulmuş, tekrar memleketine avdetine izin verilmişse de, İran’a karşı  mürit/derviş ordusu ile müsademeye tekrar mübaşeret edince bu defa  Mekke-i Mükerreme’ye ikâmete tâbi tutulmuştur. Mekke-i Mükerreme’de ikâmet etmekte iken, 1300/1883 tarihinde, Mescid-i Harâm’da namaz kılarken secde üzerinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olup, burada Cennet-i Mualla mezarlığına defnedilmiştir.

Şeyh Ubeydullah bu arîza’da, İstanbul’daki ilk ikametinde memleketine geri dönmesine izin verilmesini talep etmektedir.












Mekke-i Mükerreme'de, Cennetu'l-Mualla'da, Meşâyih-i Nakşibendiyye-i Hâlidiyye'nin Meşâhirinden Şeyh Ubeydullah En-Nehri'nin medfun olduğu ada.

 

Notlar:

[1] Seyyid Muhammed Salih, Seyyid Taha’nın kardeşi olup halifesidir de, Seyyid Taha’nın vefatı sonrasında Nehri’deki dergâhta postnişîn olmuştur. H. 1281 tarihinde vefat etmiş olup, Nehrî’deki kabristan’da Seyyid Taha’nın ayak ucunda medfundur. Mezar  şahidesinde şu kitâbe okunmaktadır:

 




هذا مرقد الشيخ السيّد محمّد صالح

اخ الشيخ السيّد طه قدّس سرّهما

انّ هذه روضة طابت لشمس العارفين

تارك الدنيا و ما فيها باخلاص يقين

سيّد صاف بلا شكّ من اولاد الرسول

قطب اعظم شيخ صالح قطب ربّ العالمين

سنة  ١٢٨١

 

Tercümesi: Bu, Şeyh Seyyid Taha’nın kardeşi Şeyh Seyyid Muhammed Salih’in kabridir, Kuddise Sirruhuma; Bu ravza , ihlâs ve yakîn ile dünyayı içindekilerle beraber terk eden ‘ariflerin güneşi için pâk ve temiz olsun. Şeksiz sâf seyyid ve Haz Resul evlâdından, Kutb-ı A’zam Şeyh Salih. Sene 1281

 

[2] İran’a karşı olan bu ayaklanmaya, Şeyh Abdurrahman Et-Tâhî hazretleri de (Vefatı: 1304/1888) destek vermiş olup, bu hususta arşivimizde iki mektubu mevcuttur.

 

 

 

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar