Şah İsmail-i Safevi’nin Oğlu, İran/Acem Şahı Tahmasb’ın Hudud Kumandanlarından Seyyid Mehmed Beğ’e, Şirvan'ın Zabtı, Kardeşi Elkas Mirza'nın Kahkaha Kalesinde ölümü ve Kürdistan Ümerâsı hakkınmda Gönderdiği 12 Rebiülâhir 958/19 Nisan 1551 Tarihli Mektubun Tercümesi:
Şah İsmail-i Safevi’nin Oğlu, İran/Acem Şahı
Tahmasb’ın Hudud Kumandanlarından Seyyid Mehmed Beğ’e, Şirvan'ın Zabtı, Kardeşi Elkas Mirza'nın Kahkaha Kalesinde ölümü ve Kürdistan Ümerâsı hakkınmda Gönderdiği 12
Rebiülâhir 958/19 Nisan 1551 Tarihli Mektubun Tercümesi:
Mektupta sadakatine emin olduğu, gönderdiği adamın Kazvin'de iltifata mazhar olduğu, Şirvan mıntıkasının tamamıyle zabt olunduğu, Kardeşi Elkas Mirza'nın Kahkaha Kalesinde hastalanarak öldüğü, doğru olmayan işlerinden dolayı cezasını çektiği; Seyyid Mehmed Beğ'in Osmanlı Ülkesinin ahvâlini bildirmesinden memnun olunduğu, Bahaeddin Beğ, Buhti Emiri Bedir Beğ, Müküs ve Hizan Hakimi Sultan Ahmed Beğ gibi Kürdistan Ümerâsının Safeviler tarafına kazanılmasının mühim olduğu belirtilmektedir.
TS. MA.e
714/21
29/12/958
Şâh-ı makhûr Seyyid Mehmed Beğ’e Gönderdüği
Mektubun Tercümesidir:
Eyâlet-penâh Seyyid Mehmed Beğ, izz-i iltifât-ı
şâhânemle ser-efrâz olmuşdır. Ma’lûm olaki, bu canibe irsâl eylediüği arz ile
âdemi (adamı) şehr-i Rebiülâhirün on yedinci güni Gazvîn (Kazvîn)de âsitânemize
mülâkât ile müşerref olup dergâh-ı âlem-penâhımıza ilticâ ve tâife-i
Rumiyye’den teberra idüp imânı muğallata eyledüği iltifât-ı şâhânemize sebeb
olmışdur. İnşâallahu Taâla irâdet ve i’tikâdı mukâbelesinde bir mertebe-i
terbiyyet-i şâhâne ile mümtâz ve ser-efrâz ola ki, ol imtiyâzın âsârı safha-i
rüzgârda bâkî ola. Çünki, ol eyâlet-penâhın sıdk-ı irâdet ve i’tikâdı nevvâb-ı
hümayunumuza vâzıh oldı, bu cânibde müyesser olan fütuhât-ı gaybiyyeden icmâl
üzere yazıldı ki, kendüye mucib-i ferah ve şâdımâni ola. Dâru’l-muvahhidîn
Gazvîn (Kazvîn)’de ki, kışlanmışdı. Salâtîn-i Maverâunnehr’den dergâh-ı
cihân-penâhımıza ilçiler gelüp tuhfe ve teberrükât getürüp fütûhât-ı şâhânemizi
tehniyyet eylediler. Ve Din (?) Muhammed Hân dahı âdemi (adamı) ile pişkeş
gönderüp ubûdiyet ve hizmetkârlık izhâr eyledi. Ve memleket-i Şirvân bittamâm
feth olundı. Ve Elkâs Kal’a-i Kahkaha’da
hasta olup vefat eyledi. A’mâl-ı nâ-savâbının cezâsın buldı. Allahu Taâla’nın
tevfîki ile hâtır-ı âtırımız min külli’l-vücûh etrâf ve cevânibden cem’ oldı.
Cümle umûr dostların istedüği gibi hâsıl oldı. Râyât-ı İzz u Celâl
Cemâziyelevvel’in on ikinci güni cümle asker ile Gazvîn (Kazvîn)’den göçüp
Âzerbaycân’a müteveccih olup on beşinci menzile, Nahcivân’a varulup hiçbir
mahalde tevakkuf olunmaz. Hâliya, delâlet-i devlet ve ikbâl ile ol eyâlet-penâh
ahvâl-ı Rumiyye’nin keyfiyet-i hâlinden haberdâr eyledi. Ol taifenin
niyetlerine ittilâ’ idüp arz eyledi. Gerekdir ki, min ba’d dahı hizmete kıyâm
göstere. Bu cânibden vâkî olan hidemâtda yekcihet olup riâyet ile ser-efrâz
ola. Dostlar şâd olup, düşmanlar kör ola. Cümleden biri budur ki, eyâlet-penâh
dergâh-ı muallaya varam deyu yazmışsız. Şimdi itmâm bulacak ba’zı
mühimmât vardur. Kendü gelmekden tevakkuf ile an karîb Râyât-ı Celâl Nahcivan’a
müteveccih olup sadâkati âlem halkına zâhir olmağ içün oğullarından birin
dergâh-ı muallâma göndere. Eger yardım diler ise arz eyleye ki, ne mikdâr asker
ister ise gönderevüz. Ve oğlunı hilâtler ve şefkatler ile bir mu’teber âdem
(adam) bile koşup, fâhir hil’atlar ve murassa’ tâc ve at ve altunlı iru
murassa’ kemer irsâl ideyuz . Eger münâsib görür ise, nevvâb-ı hümayun gelmek
zarûrî ola. Kendümüz varup düşmenân, muhâlifân kal’ idüp maksûdı ne ise hâsıl
idüp avdet ideyüz. Tâ ol eyâlet-penâhün bu canib ile ittihadının hakikati ve
anun hakkında olan şefkatimiz dosta düşmana zâhir ola. Hâliya, ümerâ-i
Kürdistân’a hususen Bahaeddin Beğ ve Bedir Beğ-i Puhtî (Buhti) ve Müküs hâkimi
ve Hizân hâkimi Sultan Ahmed Beğ ve bir kimse ki, ana sadâkat ve mahabbet ider,
âdem (adam) gönderüp anları bu cânibe delâlet eyleye. Ve hâtır-nişân eyleye ki,
tâife-i Rumiyye bin yıllık ülkalerine (ülkelerine) ve ocaklarına ve canlarına
kasd iderler. Nevvâb-ı Hümayunumuz yerlerin vâris ile intikâl iden makâmların
anlara şefkat idüp, envâ-ı riâyetler buyururlar. Hidemâtdan ve yekcihetlikden
biri dahı budur ki, Rumîler Kal’a-i Van’a getürdikleri nüzüli üzerlerine varup
alup kal’aya getürmeğe komayasız. Ve anın etrâf ve cevânibin gâret ve harâb
idüp vîrân eyleye. Mahmûdî ulusu üzerine dahı çarpup makdûrun sarf eyleye .
İnşaallah, şöyle ahd u himmet eyledüm ki, anı hânlık mertebesine sezâvâr idüp
cümle Kürdistân beğlerbeğliğin (beylerbeyliğin) ana şefkat eyleyem. Şehr-i
Rebiülâhirun on ikinci (güni) yazıldı.
Yorumlar
Yorum Gönder