Yemen vs. Ülkelerdeki İlk Mushafların Durumu An Introductory Turkish Essay on the Situtation of the Early Qoranic Manuscripts in Yemen and Other Countries
Yemen vs. Ülkelerdeki İlk Mushafların Durumu
An Introductory Turkish Essay on the Situtation of the
Early Qoranic Manuscripts in Yemen and Other Countries
Müfid Yüksel مفيد يوكسل
İslâm
âlemi/Ümmet uzun süredir değerlerini/tarihi değerlerini-eserlerini koruma
konusunda maalesef hiç de iyi sınav vermemektedir. Özellikle tarihi eserler
konusunda gösterilen bonkörlük bu anlamda hızlı bir çoraklaşmaya yol açmaktadır.
Tarih’te İslâm âlemi, Haceru’l-Esved"in bile bir ara Ka’be’den koparalıp
Kufe’ye götürüldüğü, kısmen tahrip edildiği, Moğol ve Haçlı seferlerindeki
büyük tahribatı gördü. Özellikle, Hz. Osman’ın (r.a) hunharca katli, Medine’nin
asilerce işgali, Kerbelâ fâciası, Hârre Vak’ası/katliâmı, Haccac b. Yusuf’un
Mekke’yi kuşatıp, Ka’be’yi tahrip etmesi; Sultanlar/melikler arasındaki
savaşlar ve yangınlar da tarihi değerlerimize ve eserlerimize neredeyse Moğol
istilasındaki kadar büyük zararlar verdi. Buna tarihte Abbasilerle Fâtımiler
arasındaki rekabeti de ilave edebiliriz.
Ancak
bunların hiçbiri son ikiyüz yıldır yaşanan tahribat kadar zarar vermedi. İslam
dünyasının gücünün azalması, inkırâz bulması Batı Avrupa ve modernleşmenin
yükselişi, bilinçli/sistemli bir tahribatı beraberinde getirmiştir. Bu
tahribatta, bir kısım en temel tarihi
değerlerimiz bir bir ortadan kalkmaktadır. Bunun en can acıtıcı yönü, bir çok
kıymetli İslam Tarih eserlerinin İslâm dünyasındakinden kat kat fazla bir
şekilde Batılı/Avrupalı koleksiyonlarında, Louvre, British museum gibi müzelerinde
yer almalarıdır. Daha vahimi, bunların, ya bilinçsizlikten, ya da maddi menfaat
karşılığında bizzat Müslümanlarca teslim edilmiş/satılmış olmalarıdır. Irak"ın işgali akabinde Irak kütüphane ve
müzelerinin başına gelenler ve bugün Suriye"deki kargaşalık iç savaş ortamında,
benzeri şekilde tekrarlanan olaylar silsilevi bir şekilde devam etmektedir.
Yanısıra,
Hicâz’da/Haremeyn’de Vahhabiliğin hakim olması akabinde sözde Tevhîd adına “Şirk-Câhiliyye”
denerek 90 yıldır sergilenen korkunç
tahribat, erken/ilk İslâmi döneme ait
bir çok eserden, hatıra, delil ve değerden bizi yoksun bıraktı.
Ümmettin/İslam
âleminin temel tarihi değerlerinin başında erken dönem Kur’ân-ı Kerîm /Vahy-i
Celîl nüshaları, Mesâhif-i Şerîfe gelmektedir. Hususen,bazı ilk/erken dönem
Mushaflar’ın bir kısmının bu süreçte tahrip edilmesi, yakılması diğer
birkısmının da Londra, Berlin, Paris ve
Roma/Vatikan, Leiden, Oklahoma, St. Petersbourg
gibi merkezlerde bulunması bu husustaki vahametin derecesini göstermesi bakımından
düşündürücüdür. Kur’ân-ı Kerîm/Mushaflar başta olma üzere yazma/yazılı
eserlerimizin büyük çoğunluğunun yabancı ellerde olması. Ümmet açısından büyük
bir utançtır.
Tüm bunlara
rağmen İslam dünyasında halen de korunması gereken yine de çok zengin bir miras
söz konusudur. Ancak, Mağrip"ten, Pasifik’e kadar İslâm âleminde bu konuda
çok çok kötü bir sınav verilmekte, sabıka kaydı kabarmakta, tarihi/yazılı eserlerimiz bağlamında adeta bir
yağma yaşanmaktadır. Irak ve Suriye’de yaşanan işgal ve iç savaşlar bunu
zirveye çıkarmıştır. DAEŞ, El-Kaide, Medâhile gibi katı Selefi/Hârici
zihniyetli milis grupları bu tahribatta adeta sahada görev almışlardır.
Son
dönemlerde Yemen’de bulunan erken/ilk devir, sahabe devri Mushaflarının, bazı
Mushaf sayfalarının içinde bulunduğu feci durum en başta üzerinde durulması
gereken husustu. Zamanında yıpranmaktan, mahvolmaktan korunmaları için, Yemen/San’a’da
El-Câmiu’l-Kebîr’de toplanmış olup, uzun yıllar unutulmuş olan binlerce Mushaf
ve Mushaf parçalarına son dönemlerde Cami’de yapılan bir tadilat esnasında,
yılanlarla, rutubetle dolu bir mahzende ve çatıda ulaşılır. Ancak bunlar
alalâde çuvallara konarak, çöp konteynerlerı gibi yerlere konarak çürümeğe terk
edilir. Aralarında, Asr-ı Saâdet-Medine devri, sahabe devri Mushaf ve Mushaf
parçaları da (Bazı sahifeler muhtemelen Hz. imam-ı Ali (k.v)'ye ait ) olan bu hazine, muhafazasız depolarda, çöp konteyneri gibi
sandıklarda hırsızların merhametine terk edilir. Bunlardan bir kısmı/bazı varakları
maalesef çalınarak Avrupa’ya satılır ve Berlin/Londra müzayedelerine düşer. Bu,
miladi 7. ve 8. Yüzyıla ait Mushaf/Kur’ân
sayfalarından beşi 2014 8 Ekiminde Sothebys tarafından Londra’da müzayedeye
sunulur. İlk dönemlere ait bu beş mushaf
parçası , müzayedede Ülker firması
sahibi Murat Ülker tarafından satın alınarak Türkiye’ye getirilip kurtarılmıştır.
Yemen’de
bulunan Mushaflar ve Mushaf parçaları bir zaman Eski Diyanet İşleri Reisi
Tayyar Altıkulaç tarafından birkaç kez Yemen’e gidilerek incelenir. Ancak o
zamandan bu yana Alman uzmanların, Alman hükümetinin tahsisatı ile, fotoğraf
çekimi yapmaları dışında hiçbir korunma, inceleme ve tasnif işlemi yapılmaz.
Savaşa kadar, sağlıksız ortamlarda korunmaya (!) devam edilmekteydi. Sahipsiz kalmış durumdaydılar. Bugün
gazetesinin 10 Şubat 2013 tarihli haberi
de durumun fecaatini açıkça ortaya koymuştu. San’a Büyük Camii’nde bulunmuş
olan korunmasız vaziyetteki Mushaflar San’a’da müzede sergilenen Mushaftan çok
daha eski tarihlere ait olup, orijinalliği açısından ehemmiyet arzetmekteydi.
İslam
âleminin iki asırdır yaşadığı travmaların eseri olarak oluşan bu kötü şartlara
karşın, Türkiye, o dönemde, bazı uyarıları dikkate alarak Yemen’deki bu temel değerlere, mushaflara
sahip çıkma teşebbüsünde bulundu. Türkiye’den yazma Eserler başkanlığına bağlı
bir heyet bu amaçla Yemen’e bir seyahatte bulundu. Ve çeşitli görüşmeler
yapıldı. Bu konuda ilk adımlar atılmışken, Yemen’de Ali Abdullah Salih’in
devrilmesi akabinde karışıklıkların artarak kanlı bir iç savaşa dönüşmesi, İran
destekli Husî aşiretler konfederasyonu milislerinin devrik lider Ali Abdullah
Salih’i yanlarına çekip başkent San’a’yı ele geçirmeleri, ardından Suudi Arabistan’ın 2015’te savaş ilan
etmesi ülkeyi büsbütün yangın yerine çevirdiğinden bunların tümünün akibeti
meçhul hale gelmiştir.
Türkiye’de
ise, Kütüphane ve Müzelerde yer alan Mushaflar üzerinde, Eski Diyanet İşleri
Reisi Tayyar Altıkulaç’ın Topkapı Sarayı Müzesinde HS-32 nolu kayıtla sergilenen
Hz. Osman’a atfedilen/nisbet edilen ünlü Mushaf üzerine yaptığı değerli çalışma
ve yayın dışında çalışma sergilenmemiştir. (Tayyar Altıkulaç, Topkapı Sarayı,
Kahire, Paris, Taşkent, San’a
nüshaları/Mushafları üzerinde karşılaştırmalı- kapsamlı bir çalışma
yapmış olup, bunlar cilt cilt IRCICA tarafından tıpıbasımlarla birlikte yayınlanmıştır).
Oysaki, gerek Topkapı Sarayında, gerekse Türk-islâm Eserleri Müzesi başta olmak
üzere dğer Müze ve Kütüphanelerde bulunan ilk yüzyıllara ait Mushaflar ve
Mushaf sayfaları üzerine de ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Bu hususta, Topkapı
Sarayı EH-2, EH 23 Numaralarda kayıtlı Mushaf ve Mushaf sayfaları ile,
Süleymaniye (Fatih) Kütüphanesi No: 18’de kayıtlı Mushaf sayfaları başta çalışılması
gereken ilk yüzyıllara ait Mushaf yazmalarıdır. Özellikle Topkapı Sarayı Kütüphanesi EH-23 Numarada kayıtlı Mushaf, sonradan kırmızı mürekkeple ilave edilen sure adları haricinde, HS-32'de kayıtlı tıpkıbasımı yapılan Mushaftan bir hayli daha kadim olup Sahabe dönemi Mushaflarının başında yer almakta, ancak başından sonuna tamam olan bu Mushaf-ı Şerifin digital çekimleri bile henüz tamamlanmamıştır.
Topkapı Sarayı Kütüphanesi EH-23 Numarada kayıtlı Sahabe dönemi Mushafının elimize ulaşan görüntüleri:
Topkapı Sarayı EH-' Numarada kayıtlı, baş kısımları erken İslâmi dönemlere tarihlenebilen, sonraki ilave kısımları Hicri dördüncü yüzyıla ait Mushaf.
Yorumlar
Yorum Gönder