Osmanlı-Arnavut İlişkilerinin Son Durağı: 1922'de Son Halife Abdülmecid Efendi'nin Hilâfet Makâmına Getirilmesi Dolayısıyle Arnavutluk Müslümanları Adına Baş Müftü Debreli M. Vehbi Efendinin Tebrik Telgrafı Ve Halife Abdülmecîd'in Cevabı
Osmanlı-Arnavut İlişkilerinin Son Durağı:
1922'de Son Halife Abdülmecid Efendi'nin Hilâfet Makâmına Getirilmesi Dolayısıyle Arnavutluk Müslümanları Adına Baş Müftü Debreli M. Vehbi Efendinin Tebrik Telgrafı Ve Halife Abdülmecîd'in Cevabı:
Müfit Yüksel
Osmanlılarla Arnavutlar arasında Sultan I. Murad devrinde Timurtaş Paşa’nın 785/1383’te Makedonya ve Debre bölgesine yönelik seferleri ile başlayan ilişkiler, tüm imparatorluk döneminde içiçe geçen belirleyici ilişkiler niteliğindeydi. Kısa zamanda Makedonya’nın tümü, Ergiri, Yanya bölgeleri Osmanlı kontrolüne girer. Daha Çelebi Mehmed zamanında bazı Arnavut Beyleri Müslümanlığı kabul eder. Müslüman olarak ilk bilinen bey Premedi beyi Todor Muzak oğlu Yakup beydir. Ancak Arnavut diyarına gerek Timurtaş paşa gerekse Evrenoszâde İsa Bey komutasındaki askerlerle çeşitli akınlar düzenlense de, Osmanlıların bu diyara yerleşmesi 1431 yılında Sinan Paşa’nın akınlarıyla olur. Çelebi Mehmet zamanından başlayarak bölgenin nüfus tahriri de gerçekleştirilir. 835/1432 tarihli tahrir defteri ise (Defter-i Sancak-ı Arvanid)[1] ise bu konuda elimizdeki en eski belge niteliğindedir. Bu tarih artık Osmanlının iyice bölgeye yerleştiği tarihtir.
Osmanlı’nın Balkanlarla ilişkisinin en önemli unsuru Arnavutlar olmuştur. İmparatorluğun yükseliş, satvet, gerileme ve dağılması ile Osmanlı hanedanı - Arnavut ilişkileri arasında bir bağlantı sözkonusudur. Bugün de, Arnavutlar, Balkanların, Balkan (Rumeli) müslümanlığının kilidi konumundadırlar . Bu unsur Balkanların en kalabalık müslüman nüfusunu teşkil etmekte , aynı zamanda en geniş ve stratejik hinterlandına sahiptirler .Yanya’dan (Epir) Niş’e , Preşeve ve Üsküp’ten , Ülgin, Çetina, Podgoriçe ve İşkodra’ya kadar uzanan genişçe bir coğrafya , Sırbistan ve Yunanistan’a uzanan kolları, tarihten gelen konumu ve bugünkü durumuyla , Arnavut unsuru Balkan (Rumeli) müslümanlığının merkezinde durmakta , ana gövdesini teşkil etmektedir.Arnavutlar, başta 33 sadrazam olmak üzere, Osmanlı bürokrasi ve idaresinin en güçlü topluluğu olmuştur. (Bkz. Ali Gâlip, Arnavutluk Ve Arnavutların Ahvâline Dâir Tarih, Taksim Atatürk Kitaplığı Yazmaları, MC. K.383)
Ancak, 19. Yüzyılda, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa ve İşkodralı Mustafa Paşa olayları/krizleri ile bu ilşki olumsuz yönde gelişti. 1878’de, 93 Harbi yenilgisi akabinde savaşın yıkıcı sonuçları olarak, önce Ayastefonas Anlaşması, ardından Berlin Konferansı ile Osmanlı Rumelisinin sınırları yeniden çizilince, Arnavut nüfusla meskun, Niş, Buyanovac, Preşova, İvranya, Ülgin,Bar gibi şehir ve mıntıkalar elden çıkar, artık bağımsız hale gelen, Sırbistan ve Karadağ’a bırakılır.(Bkz. Kâmil Kapudan, Karadağ, Karadağ Hakkında Bazı Mâlumâtı Şâmildir, Mihran Matbaası, İstanbul, 1294) Ayestefonas anlaşmasının ağır şartları karşısında, Müslüman Arnavut nüfusun hak ve hukunu muhafazaya matuf ve İstanbul’un tasvibi ile Prizren’de kurulmuş olan Prizren Birliği’nin[2] Berlin Konfransı ardından, 1881’de Derviş Paşa harekatıyla haksız yere dağıtılması ilişkilerde ciddi sıkıntılara sebebiyet verir. Ancak, Sultan II. Abdülhamîd’in Arnavutlar’a yönelik kucaklayıcı politikası ve Şemsi Paşa[3] gibi müdebbir paşaların çabaları ile bu sorunlar önemli oranda giderilir.
Ancak, Makedonya başta olmak üzere, Balkanlarda örgütlenen İttihatçı/Jön Türk komitacılarının çabaları ile 1908’e gelindiğinde bölge karışır. Kendisi de bir Arnavut olan Resneli Niyazi Bey’in dağa çıkması ve Arnavutların Jön Türklerin tahrikiyle harekete geçirilip İstanbul’u, Sultan II. Abdülhamid’i Meşrutiyeti ilana zorlamak için Firzovik’te kalabalıkların toplanması. Bölgede dengelerin iyi bozulmasının başlangıcı olur. Firzovik toplantısına karşı harekete geçen Osmanlıların Mitrovitza’daki ana karargâh komutanı Boşnak Şemsi Paşa’nın,İttihatçıların planlaması ile Bigalı Mülazım Hain Atıf tarafından Manastır’da Telgrafhane önünde süikastle katledilmesi dönüm noktası olur. Rumelide’ki güvendiği son alaylı Paşa’nın bu şekilde katledilmesi, kaybedilmesi Sultan II. Abdülhamîd’in II. Meşrutiyeti ilan etmeye mecbur kılar.Asıl itibarıyle, Sultan II. Abdülhamid her ne kadar 1876’da tahta çıkmış olsa bile Devr-i Hamîdî’nin başlangıcını,Çırağan Baskınında, Ali Suavî’nin,Padişah’ın sadık bendelerinden Beşiktaş Muhafızı Çorumlu 7-8 Hasan Paşa tarafından sopa ile öldürülmesi ile başlar. Son güvenilir alaylı Paşa olan Boşnak Şemsi Paşa’nın süikast netiseinde ölümü ile Devr-i Hamîdî sona erer. Netice’de, üzerinde o dönemden beri çok şeyler yazılıp çizilmiş olan Devr-i Hamidî’yi bu iki olayın parantezinde açıklanabilir. Abdülhamid Han’ın ilk alaylı Paşalarından 7-8 Hasan Paşa’nın kritik bir andaki müdahalesi ile başlayan bir devir,30-31 yıl sonra son güvenilir alaylı Paşa’nın süikaste kurban gitmesi ile sona erer.
II. Meşrutiyet’in, Meşrutiyet anayasasının bu ilişki açısından yol açtığı en önemli sorun İmparatorluk coğrafyasında Resmi Dil vurgusu ve tüm memurlara bu dili bilme zorunluluğu/dayatması getirilmesiydi. Kanun-i Esasi’nin 18. Maddesine göre, Arnavutluk’tan, Yemen’e, Trablusgarb’a kadar bütün Osmanlı memurlarına Türkçe bilme mecburiyeti getiriliyordu. Bu durum, ilkin Araplar ve Arnavutlar arasında ciddi sıkıntılara yol açar. Oysaki, II. Meşrutiyet Arnavutlar önayak kılınarak, Hürriyet vaadiyle ilan ettirilmişti.Sultan II. Abdülhamid’in 31 Mart Ayaklanması akabinde 1909’da, içinde Arnavut gönüllülerin de yer aldığı, Hareket Ordusunca,tahttan indirilmesi sonrasında, yeni İttihatçı-Jön-Türk idaresi ile Arnavutların arası iyice açılır. Özellikle 1911’de İttihatçıların, Arnavutların silahlarını zorla, binbir türlü zulumlerle toplamaları, yolları artık ayırır. Oysaki, daha önce Sultan II. Abdülhamîd’in muhafız alayı, Arnavut tüfekçiler ve Kürt süvarilerden oluşmaktaydı.
1912’de Balkan Savaşı patlak verir, ilk defa Arnavutlar İttihatçıların zulümlerine tepki olarak,,Malisörler başta olmak üzere, ayaklanıp,Sırplarla birlikte hareket eder.Osmanlı devleti, Edirne’ye kadar tüm Balkan/Rumeli topraklarını, bir ara Edirne dahil, kaybeder. Osmanlı merkezi idaresinin,en güçlü askeri ve bürokratik unsuru olan Arnavutlarla yollarının İttihatçılar eliyle ayrılması, Rumeli’nin tümü ile kaybının asıl nedenidir. (Bkz. Bilgin Çelik, İttihatçılar Ve Arnavutlar, II. Meşrutiyet Döneminde Arnavut Ulusçuluğu Ve Arnavutluk Sorunu, Büke Yayınları, İstanbul, 2004; Bekir Sıdkı, Mev’ize-i Tahririye, der Hakk-ı Kıyâm-ı ArnavudVe Tedâbir-i Mâneviyât, Matbaa-i Kader, Dersaâdet, 1330; Peter Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnasında Arnavutluk Müslümanları,Çeviren Ali Taner, Bedir Yayınları, İstanbul, 1998 )
Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme , duraklama, gerileme ve dağılma dönemlerinin temel belirleyeni , çeşitli dönemlerde Balkan, Rumeli coğrafyasındaki konumu olmuştur. Balkan coğrafyasındaki yenilgilerle ve bu coğrafyanın (Rumeli) Kaybıyla Osmanlı Devleti beyninden vurulmuştur. İmparatorluk tümüyle çökmüş, 1878’de Karadağ ve Niş’in kaybıyla Selanik korumasız kalmış,1912’de Selanik’in kaybıyla İstanbul’un kapısı açılmış, I. Dünya savaşı sonralarında da İstanbul işgale uğramıştır.
Acı bir yenilgi ile neticelenen Balkan Savaşı’nın ardından, İttihatçıların Meclis-i Meb’usan’da haksızlık yaparak küstürdüğü Avlonya meb’usu İsmail Kemal Bey 1913’te Avlonya/Vlore de bağımsız Arnavut devletini kurar.Daha sonra ise Arnavutluk’ta Mektebi-i Hukuk mezunu Ahmedc Zogo İlk Arnavutluk kralı olur. Ancak, Kosova ve Yanya dahil Arnavut nüfusla meskun opraklarının çok büyük bölümü Sırbistan ve Yunanistan sınırlarına katılır.(Ahmed Hamdi, Arnavutluk Hakkında Mütalaâ-i Muhtasara, Kütübhâne-i İctihad, İstanbul, 1920; The Memoirs Of Ismail Kemal Bey, Edited By Sommerville Story With A Preface By William Morton Fullerton, Constable And Company Limited, London, 1920)
Tüm bunlara rağmen ilişkilerin bittiği söylenemez, kaybedilen topraklardan göç eden Müslüman Arnavutlar yine Osmanlı’nın kalan topraklarına yerleşir. Osmanlı hanedanı ile, Arnavut halkı arasındaki münasebetle, Hilafet’in 3 Mart 1924’te kaldırılıp,Osmanlı Hanedan Mensuplarının Yurt Dışına çıkarılmasına kadar bir şekilde sürer. Bunun Osmanlı Hanedanı-Arnavutluk ilişkilerinin Son Durağı niteliğindeki ilginç bir belgesini burada yayınlıyoruz:
Arnavutluk Müslümanlarının Telgrafnâmesi
Südde-i Seniyye-i Hilâfetpenâhîye
Tiran’da Arnavutluk milleti ve ümmeti nâmına Kadı Vehbî Efendi[4] tarafından 18 Kânûn-i Evvel 1338 tarihiyle[5] keşîde olunan telgraf sûreti bervech-i âtîdir.
Kıblegâh-ı âmâl-i muvahhidîn olan mâkâm-ı kudsî-yi hilâfeti Arnavutluk ahâli-yi İslâmiyyesi nâmlarına tebrîkâta ictisârla kesb-i fahr-i mübahât ve bu tevcîh-i celîlin bütün âlem-i İslâm içün bir mukaddime-i feyz olması lütf-ı Hakk’tan tazarru’ olunur.
Arnavutluk Müslümanlarının Telgrafına Cevap
Tiran’da Kadı Vehbî Efendi Hazretlerine
Hilâfetmeâb-ı makâm-ı muallaya şerefbahş olmalarını tebrîken Arnavutluk ahâli-yi İslâmiyyesi nâmına ref’ ve takdîm kılınan ta’zîmnâmeniz manzur-ı âlî ve hâsseten bâis-i mahzûziyyet-i hilâfetpenâhî olmuş ve şecî’, civânmerd Arnavut kavminin her hâl ve zamanda câmia-yı İslâm’ın bir uzv-ı kıymetdârı sıfatıyla kelime-i vahdeti i’lâya hâdim olan binnetîce dâreynde aksâ-yı izz u saâdete vâsıl ve zât-ı vekâletpenâhîlerinin dahi Şerîat-ı Garrâ-yı Ahmediyye’nin ahkâm-ı münîfesini her tarafta tevsîk ve te’yîde mâtûf olan âmâl-i hayriyye ve mesâi-yi müstakbelelerinde tevfîkât-ı İlâhiyye’ye nâil olması daavât-ı me’sûresiyle tezyîn-i lisân buyurulmuş olmakla temenniyât-ı seniyyelerine ilâveten ve irâde-i Zıllıllahîlerine imtisâlen Arnavutluk ahâli-yi İslâmiyyesine selâm-ı selâmet-encâm-ı hilâfetpenâhîlerini maalmesâr teblîğ ve tebşîre müsaraât eylerim.
23 Kânûn-ı Evvel 1338[6]
Seryâver-i Kâimakâm
Şekîb Hakkı[7]
EK:
Arnavutluk Başmüftüsü Dibra/Debreli Mehmed Vehbî Efendi’nin Sebîlurreşâd Gazetesinde Yer Alan bir Beyannâmesi (Cilt 21. Sayı 544-545; 27 Zilka’de 1341/ 12 Temmuz 1339/1923)
Beyannâme
Arnavutluk Baş Müftüsünün İslâm Matbuâtına Beyannâmesi
Bundan bir müddet mukaddem Avrupa’nın merâkiz-i müteaddidesinden gelen bir takım telgraflar Arnavutluk’ta, Tiran şehrinde akd-i ictimâ eden Dinî bir kongrenin hilâfet-i İslâmiyye’den fekk-i irtibâta, abdest almayı ilgâya, namazda rükû’ ve sücûdu kaldırmağa, taaddüd-i zevcâtı men’e tesettürü ref’a karar verdirdiğini bildiriyordu.
İslâm âleminin her tarafında en müthiş su-i te’sir icrâ eden bu mukarrrerât Mısır matbuâtında da intişâr etmiş ve Mısır Müslümanlarını pek tabii olarak dilhûn eylemişti. Maamafih Mısır’da mutavattın Arnavut dindaşlarımızdan biri Arnavutluğa vukû bulan seyahatinden bilistifâde Mısır gazetelerinde bu fecî mukarrerâta dâir intişâr eden yazıları Arnavutluk Baş Müftüsü ve Meclis-i Alî-yi Şer’î Reisi Mehmed Vehbî Efendi hazretlerine takdim ile efkâr-ı umûmiye-i İslâmiyeye hakikati bildirmesini ricâ etmiş, müşarunileyh de bu talebi is’âf ederek âtîdeki beyannâmeyi Mısır matbuâtına göndermiştir. Kâhire’de intişâr etmekte olan (El-Ahbâr) refikimizden bu beyannâmeyi tercüme ediyoruz:
“ 11 Nisan tarihli El-Ehrâm ve 17 Nisan tarihli El-Mukattam gazetelerinde Arnavutluk İslâm Kongresi’nin mukarrerâtı hakkında yazılan satırları okudum. Bu asıl ve esastan ârî havâdisten, daha doğrusu, hurafâttan elhak müteessir ve mütedehhiş oldum. Müslümanlık ile zerre kadar irtibâtı olan bir insandan böyle bir şey sudûru hiçbir vakit tasavvur olunamaz. Bu mukarrerât, Müslümanlar arasında adâvet tohumlarını ekmek, Müslümanların vahdet-i dîniyesini târumâr eylemek isteyen, makâsıd-ı fesâdkârânesi hiçbir müslümana meçhul olmayan düşmanların tasnî’ ettikleri iftirâlardan başka bir şey değildir. Bilhâssa, bütün dünyâda, salâbet-i dîniyeleri ile mâruf olan, Arnavutlardan böyle bir şey sudûruna hiçbir vechile ihtimâl verilemez.
Arnavutluk hükümetinin pâyitahtı olan Tiran’da in’ikâd eden Büyük İslâm Kongresinde cereyân eden müzâkerât neticesinde ittihâz olunan mukarrerât, memleketimizde Dîn-i Mübîn-i İslâm’ın teâlisine, envâr-ı İslâmiye’nin parlamasına ma’tûf idi. Esâsât-ı Şer’iyyeye tamâmen mutâbık olan bu mukarrerât bütün Arnavutluk’ta cemaât-ı İslâmiye teşkilini, evkâf-ı umûmiyenin nehc-i Şer’î üzere tanzîm ve ıslâh ve tâmiriyle meâbid-i kudsiyemizin i’lâsını, hademe-i hayrâtın ikdârını ve vezâif-i şer’iyyelerini hüsn-i sûretle ifâ etmelerini, resâil-i mevkûte vesâire neşriyle Dîn-i İslâm’ın dâhil ve hâriçte i’lâsını ve bu gibi esâsât-ı İslâmiyeye mutâbık ve Müslümanların âmâl-ı âliyesine muvâfık gâyelerin tahakkukunu istihdâf eylemektedir. El-Ehrâm ve El-Mukattam gazetelerinde okuduğum mukarrerâttan istiâze ve teberi eder Ve bu gibi neşriyâtın ancak, nifâk ve fesâdı, Müslümanları yekdiğerinden tenfîr etmeyi, Arnavutluk Müslümanlarını âlem-i İslâm nazarında düşürmeyi istihdâf ettiğini beyân eylerim. Bu gibi desîselere aldanmayan ve bizi bu müthiş iftirâlara karşı müdâfaa eden Mısırlı kardeşlerimize arz-ı şükrân eder ve bütün bu iftirâları sûret-i kat’iyede red ve tekzip eyleriz.”
22 Şevvâl 1341
Arnavutluk Baş Müftüsü Ve Meclis-i Alî-yi Şer’îsi Reisi El-Fakîr
Mehmed Vehbî
[1] Defter-i Sancak-ı Arvanid, 835 Hicri Tarihli, Hazırlayan: Halil İnalcık, TTK Yayınları, Ankara
[2] 1878’de Osmanlının 93 harbi sonrası Ayestefonas (Yeşilköy ) anlaşmasıyla Balkanlardaki büyük toprak kaybına karşı Arnavut direniş kuşağı oluşturmak üzere, Sultan II. Abdülhamid’in de onayıyla Abdül ve Naim Fraşeri öncülüğünde Prizren’de kurulmuştur. Daha sonra Berlin konferansı ile kayıpların bir bölümünün önlenmesiyle Prizren Birliği Derviş Paşa’nın kanlı harekatıyla harekatıyla ortadan kaldırılmıştır. Bu harekatta bir çok kimse Derviş Paşa tarafından tamamen haksız yere idam ettirilmiştir. Ancak bu konferans sonucu Ülgin , Çetina , Bar , Podgoriçe , Niş , Preşeve gibi Arnavut nüfusla meskun bölgeler maalesef Karadağ ve Sırp prensliklerine bırakılmıştır. Abdül ve Naim Fraşeriler Kamus-i Türki ve Kamusu’l-A’lam gibi ünlü eserlerin yazarı Şemseddin Sami’nin kardeşleridir. Abdül Fraşeri ,Prizren Birliği Derviş Paşa harekatıyla dağıtıldıktan sonra bir süre hapsedilir , daha sonra İstanbul’a memuriyete getirilir. En son İstanbul Şehremanet ( Belediye) meclis üyesi iken 1892’de ölür. Ailece Bektaşi olduklarından Merdivenköy Şahkulu Sultan Bektaşi tekkesine gömülür. Ancak, 1978’de - Prizren Birliği’nin kuruluşunun yüzüncü yıldönümü - Arnavutluk hükümetinin talebi Bülent Ecevit hükümetince kabul edilerek kabri Tiran’a nakledilir. Derviş Paşa’nın Prizren İttifakını/Birliğini dağıtması, tamamen haksız yere idamlar gerçekleştirmesi Balkanlarda Osmanlı siyaset ve idaresinde ölümcül hatalardan biri olmuştur.
[3] Şemsi Paşa , Aslen Boşnak olup 1262/1846 da Tirgovişte’de doğmuştur. Sultan II. Abdülhamid’in en önemli alaylı paşalarından olan Şemsi Paşa 1280 tarihinde bosna’da askerlik mesleğine girmiştir .zamanla kolağalığa ve binbaşılığa yükselmiş 1316/1900’de de Ferik rütbesi almıştır. Karadağ , Kosova ve Bosna’da görev yapmış ve Sultan II. Abdülhamid Yönetimine sadakatiyle tanınmış olup, Balkanlarda Jön Türklere (İttihatçılar) karşı , Padişah’ın güvencesi olmuştur. Şemsi Paşa aynı zamanda Osmanlı yönetiminin Balkanlardaki son şansı ve kalesi idi. Özellikle Arnavutluk’taki dirayetli yönetimi ile düzen ve intizamı sağlamış. İttihatçı bozgunculara göz açtırmamıştır. En son 1908’de Resneli Niyazi bey ve Diğer bir kısım İttihatçıların dağlara çıkıp şekavet göstermeleri ve Firzovik içtimaına karşı harekete geçip ,ayaklanmayı bastırmak ve asayişi sağlamak üzere Mitroviçe’deki karargahından -Mitroviçe Kosova’nın Kuzey batısında yer alan stratejik bir bölgedir. Osmanlıların Kosova bölgesindeki askeri karargahı burada bulunmaktaydı. Bugün de Kosova’daki sırp askerlerinin ana karargahı yine buradadır. 1912 Balkan savaşında Buranın kaybı Kosova’nın kaybedilmesinin dönüm noktası olmuştur. Bugün de Kosova’daki güç dengelerinin konumunu belirlemede Mitroviçe’nin önemli rolü olacaktır.- Manastır’a doğru yola çıkar.Önce Firzovik’e gider burada asayiş sağlandıktan sonra Prizren yoluyla Manastır’a gider. Manastır’a varması Manastırı merkez edinmiş olan İttihatçıları telaşlandırır . Şemsi Paşa’yı ortadan kaldırma yolları aranır. Bigalı Mülazım Atıf adlı bir hain tetikçi olarak seçilir. Manastır’da Telgrafhane’de Padişaha telgraf çeken Şemsi Paşa 24 Haziran 1324 / 1908 ‘de telgrafhaneden çıkıp arabasına binmek üzere iken Mülazım Hain Atıf’ın üç kurşunuyla öldürülmüştür. Şemsi Paşa’nın öldürülmesiyle Sultan Abdülhamid son önemli alaylı paşasını ve balkanlardaki son kalesini kaybetmiş, çaresiz II. Meşrutiyet ilan edilmiş, Jön Türklerin istediği olmuştur. Hatta Şemsi Paşa’nın öldürülmesi İttihatçılarca “ Şemsi Paşa vuruldu , YeniDünya kuruldu” tekerlemesiyle dillendirilmiştir. Gerçekten de Şemsi Paşa’nın öldürülmesi II. Meşrutiyetin ilanına , Abdülhamid yönetiminin sona ermesine , daha ileriki safhada Balkan savaşıyla Balkan topraklarının elden çıkmasına yol açmıştır. Şemsi Paşa Balkanlar’daki alaylı paşa geleneğinin son ünlü temsilcilerindendir. Şemsi paşanın yerine gelen mektepli paşalar kısa zamanda Balkanların tamamen elden çıkmasına yol açmışlardır. Şemsi Paşa’yı öldüren Mülazım Hain Atıf daha sonraları ittihatçılar tarafından ödüllendirilmiş, Cumhuriyet döneminde de Atıf Kamçil adıyla CHP tarafından Çanakkale mebusu yapılmıştır. Şemsi Paşa ile ilgili daha geniş bilgi için, bkz.Müfid Şemsi, El-Hakku Ya’lû Velâ Yu’la Aleyhi, Şemsi Paşa,Arnavutluk,İttihad Ve Terakki, Şehir Yayınları, İstanbul, 2007; Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihin’de Arnavutluk, Firzovik Toplantısı Ve Meşrutiyet, İzmir 1944)
[4] Kadı Mehmed Vehbî Efendi aynı zamanda Arnavutluk başmüftüsü olmuştur.( Aleksandre Popovic, Balkanlarda İslam, Shf. 23.Tercüme:Komisyon, İnsan Yayınları, İstanbul, 1995)
[5] 18 Aralık 1922
[6] 23 Aralık 1922
[7] Kaynak: Hilâfet Ve Millî Hakimiyyet, Hilâfet Ve Millî Hakimiyet mesâili hakkında muhtelif zevâtın makâlât ve mütalaâtındaan mürekkeb bir risâledir. Matbuât Ve İstihbarât Matbaası, Ankara 1339. Sayfa 163-164
Baş Müftü Dibra/Debreli Merhum Mehmed Vehbî Efendi Tiran'da Arnavut Ulemâsı ile. Genti Kruja Arşivi.
Son Halife Merhum Abdülmecid Efendi Şehzadeliği Döneminde
Baş Müftü Debreli Mehmed Vehbi Efendi'nin Arnavutluk Müslümanları Namına
Tebrik Telgrafı Ve Hilâfet Makâmının Cevabi Telgrafı.
Arnavutluk Başmüftüsü Dibra/Debreli Mehmed Vehbî Efendi’nin Sebîlurreşâd
Gazetesinde Yer Alan bir Beyannâmesi (Cilt 21. Sayı 544-545; 27 Zilka’de 1341/
12 Temmuz 1339/1923)
Maarif Nezareti Esbak Evrak Müdürü İvranyalı Merhum Ali Galip Bey'in "
Arnavutluk Ve Arnavutların Ahvâline Dâir Tarih" Adlı Yazma Eseri. Arnavut
Tarihi Üzerine En Önemli Kaynaklardan Biri Olup Henüz Basılmamıştır.
Meşrutiyet Döneminde İstanbul'da Yayınlanan Zemér Adlı Arnavutça Gazete.
Yorumlar
Yorum Gönder